Sade anneden çok şaşkın anne yakışır bana. Eşya kaybetmekte üstüme yok. Doğum tarihi:2010, veriliş nedeni: kayıp yazan bir nüfus cüzdanı olur mu? Eğer benim çocuğum olma şansını yakaladıysan bal gibi olur. Birkaç ay önce yaşadığımdan ders almamış olmalıyım ki dün de arabanın anahtarını kaybettim. Kaybettik demiyorum Bahadır kendisini dahil etmemi istemiyor. Bence kaybettik çünkü yedek anahtarı daha önceden kaybeden kendisi. Ben de asıl anahtarı kaybettim diye suçun daha büyüğü bende sayılmaz değil mi? Bu bizim ortak kabahatimiz!
Dün sabah çılgınlar gibi evin her yerini aramaya başladık. Eda’nın anneanneye götürülmesi lazım. Bizim işe yetişmemiz lazım. Zaten çıkmakta gecikmişiz, bir an önce çıkmak için acele ediyoruz. Ben her zamanki gibi Bahadır’dan sonra çıkacağım, çünkü henüz hazır değilim. Bu sefer biraz daha hızlı davranmışım diğer günlere göre ki Bahadır ayakkabısını giymiş kızla birlikte aşağı inerken ben de montumu giyiyorum. Bahadır sesleniyor: çıkarken anahtarı da al! Ben herhalde evin anahtarını kastediyor diyorum. Evet gereksiz bir cümle, herhalde almadan çıkmayacağım ama her gün kapıyı kilitledin değil mi diye hatırlatan bir kocam olduğunu düşünerek anahtarı içeride unutmamam için söyledi muhtemelen diyor ve kapıyı çekip aşağı iniyorum. Çıkmadan içeri de bakıyorum zaten arabanın anahtarı orada değil, iyi artık eminim ki onu kastetmemiş. Yanıldığımı ikisinin beni giriş kapısında beklediğini görünce anlıyorum. Arabanınkini söylemiş! Offf şimdi tekrar yukarı çık, çizmeleri çıkar, bir sürü iş. Bu mu iş? Anahtarın yerinde olmadığını, değil yerinde evin hiçbir yerinde olmadığını görünce başladı asıl iş. Bahadır ve Eda tekrar yukarı çıktı. Her yer arandı, yerlere ve koltuk aralarına bakıldı, çekmeceler boşaltıldı, mantoların ve bir gün önce giyilen pantalonların cepleri karıştırıldı, çantam 3 kez tüm ayrıntısıyla kontrol edildi. YOK.
Ne yaptığını hatırla diyorum kendime sürekli ama olmuyor. Ne kapıyı kilitlediğimi hatırlıyorum ne de her zaman yaptığım gibi kilit sesini duyduktan sonra kapıyı kontrol ettiğimi. Hatırlamıyorum; çünkü o akşam arabadan inerken bir kargaşa yaşandı. Eda arabada çalan şarkıyı bir daha dinlemek istedi, tekrar açtım, bitince arabadan inmemek için ağladı. Ben de dikkatini dağıtmak için evin önünde bekleyen kediyi söyledim. Derken kedi ortadan yok oldu, Eda kedi diye tutturdu falan. Kafada bir sürü şey, rutin işler kimin aklına geliyor!
Sabah bulamadık anahtarı ve bir arkadaşımızla Eda’yı bırakıp işe geldik gecikmeli de olsa. Arabayı açmanın yolunu bulma işi bana verildi. Servisi aradım. Detayla sıkmak istemem bir şekilde yeni anahtar bastırdım ama bu hiç de kolay olmadı. Saatlerce uğraştım. Koşturmacasının yanında baya da maliyetli bir şeymiş meğer yeni anahtar yaptırmak. Tek şansım ruhsatın çantamda olmasıydı. O da olmasa şase numarası yok, anahtar kodu yok, nasıl yapılırdı bilmiyorum. Anahtarın basılmasıyla da çözülmedi sorunum. Çünkü sadece kapıları açıp kapatıyor, marşa basamıyorsun. Bayiye gidip sistemlerine anahtarın tanıtılması lazımmış. Haydaaa! Bunu da ben yapayım artık dedi sağolsun kocacım. Ordan da eve geçerim, tekrar ararım ve arabanın içine bakarım orada mı düşmüş diye dedi. Bayide bir hayal kırıklığı daha..Araba olmadan sisteme yeni anahtarı tanıtamıyorlarmış. E be kardeşim nasıl getireyim sana arabamı! Bahadır eve doğru koyuldu boynu bükük. Ama Hatice’nin şaşkınlığı biter mi? Evin iki anahtarı da bende, Bahadır’a vermeyi unutmuşum. Beni iş çıkışına kadar bir yerlerde beklemek zorunda kaldı.
Artık böyle bir günde kendime hiç güvenemiyorum ve aylar aylar sonra iş servisine bineceğim, kaç numara olduğundan da emin değilim. Birkaç ay öncesine kadar bu servisi kullanan bir arkadaşa sorayım diyorum numarasını. Söylüyor da sağolsun. Saat gelince biniyorum servise, oturup bekliyorum ama hiç tanıdık yüzler binmiyor. Sonra yan servise bakıyorum ve bir arkadaşı görüp arıyorum; Eftal’i :) Arıyorum hemen, başka bir yere mi gideceksin bu akşam diyorum ve yoo eve gidiyorum cevabıyla bir telaş yan servise atlıyorum.
Bahadır’ı oturduğu cafeden alıp eve geçiyoruz. Tüm ev, çekmeceler, kutular, raflar didik didik ediliyor anahtar avcıları tarafından. Bulamıyoruz. Eda’yı almaya da gidemeyeceğimiz için annemleri arıyorum. Bize gelmek üzere yola çıkıyorlar. Umudumuz kalmıyor ve yol yardımı arıyoruz gelip anahtarı sistemlerine tanımlamaları için. Bir yandan ben etrafa bakmaya devam ediyorum. Yedek anahtarı bir bardak içine koymuş olabilir miyiz düşüncesi geliyor aklıma. Ne alakaysa bardak içi...
Televizyon ünitesinin alt dolabını açıyorum bardaklara bakmak için. Ve karşımda onu görünce delirmiş gibi zıplamaya ve çığlık atmaya başlıyorum. Bahadırla birbirimize sarılıyoruz. Coşkuyla kutluyoruz anahtarın bulunuşunu. Anahtarın yanındaki emzik oraya nasıl girdiğini açıkça ele veriyor. Zil çalıyor, karşımda Eda. “Bunu bir yerden hatırlıyor musun” diye anahtarı gösteriyorum ve “hı hıııı” diyerek gülüyor karşımda. Aklımızın ucundan bile geçmedi Eda’nın sakladığı. Öyle bir huyu yoktur çünkü. Buna rağmen sabah sormuştuk, anahtarı gördün mü diye. Eşşek...Söylemedi.
Mutlu sonla bitti ya önemli olan o. Bu olaydan birkaç ders çıkardım.
1. Araba anahtarını kaybetmek dünyanın en zor kayıp eşya vakalarından. Ev anahtarı çilingirle çözülüyor, nüfus cüzdanı da çok büyük dert değil. Amaa araba anahtarınızı sakın ola kaybetmeyin. Hele ki yedeği ile birlikte...
2. Ev anahtarı ile birlikte aynı anahtarlığa takmak çok mantıklı. Düşmesi durumunda ses çıkaracağı için bir yerlerde düşerse farkedilebilecek.
3. Arabaların bir kısmı, yani ayarları o şekilde yapıldı ise, belli bir süre sonra kendini kilitliyor. Örneğin benzin alırken anahtarı içeride bırakıp çıkarsanız, içeride de kimse yoksa yandınız. Bizim olaydan sonra böyle hikayeler duydum birkaç tane.
4. Ummadığınız taş baş yarar. Eda’nın saklamış olabileceğiniz söylemişti birkaç kişi ama hiç itibar etmedim. Eda’nın öyle bir vukuatı yoktu. Zaten hep ikimiz birlikteydik, ne ara saklayacaktı.
5. Sağlık olduktan sonra bu hayatta çözülemeyecek şey yok. Ne kadar zorluk çıkarırsa çıkarsın.
HB