http-equiv='refresh'/>

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Let the holiday begin

Cuma kısmetse koca bir yıl beklenen tatilime kavuşacağım. Cuma son iş günüm ama hemen mesai bitiminde yola çıkıyoruz. Cumartesiyi bekleyememe sebebimiz haftasonu ve tam bayram üstü sınır kapılarında oluşacak kuyruklar. Yurtdışına ilk kez arabayla gideceğimiz için ehliyet, araç sigortası gibi işlemler de bizi bekliyor*. Cuma yola çıkıp yavaş yavaş gidelim diye düşündük. Bahadır için yorucu olacak biraz.
Daha önce bahsetmiştim, tatili çok önceden planladık. Ben bu arada yine birkaç araştırma yaptım, notlar aldım. O kadar çok kişi var ki gidip bloglarında anlatan, benim çok işime yaradı. Adanın çoğunu Türk turistler oluşturuyormuş zaten. Yakın mesafede, ucuz bir tatil alternatifi. Çok güzel koylara sahip bir ada, üstelik de yeşil bir doğası var. Ben daha gitmeden sevdim diyebilirim.



Buna rağmen hiç tatil modunda değilim. Nedense üzerimde bir yorgunluk, halsizlik var ve hiç hevesli hissetmiyorum. Moda girebilmek ve son ana bırakmamak için valiz hazırlamaya başladım ama hiç etkisi olmadı.

Valiz konusunda bu yıl özgürüm. Arabayla seyahat etmenin en güzel yanı eşya konusunda kendini sınırlandırmak zorunda olmaman. Arabanın bagaj büyüklüğü tek sınırın. Geçen yaz İspanya’ya giderken hem bebek arabası hem büyük bir valiz taşıması zor olacağından çok az eşya götürmüştüm. Üzerime giydiklerim yetmiyordu az daha. Hele çocukla olunca onun eşyalarından çıkartamayacağın için mecburen kendininkileri azaltıyorsun.

Yunanistan tatilimiz 1 ağustos Cuma günü sona erecek. Oradan direkt Gündoğan’a geçmeyi planladık, iznimizin son gününe kadar da oradayız kısmetse. Bu yıl çok yürümeli, gezmeli bir tatil tercih etmedik. Dolayısıyla beklentim bol dinlenmeli, huzurlu, sağlıklı bir tatil.

Eda’yı sahilde oyalamak için birkaç önlem aldım. Örneğin oyuncak fincanlarını filan götüreceğim. Sahilde bize yemek yapmayı çok seviyor deniz suyu ve kum ile. Umarım Yunanistan’da internet sıkıntısı olmaz ve fotoğraf paylaşma şansım olur.


PS: Eda ile benim vize derdimiz yok ama Bahadır ne yazık ki vize başvurusunda bulunmak zorundaydı ve vizesinin yetişmeme ihtimali var. Yetişmezse ne olacak? Hiçbir planımız yok. Heyecan mı seviyoruz fazla mı rahatız neyiz bilmiyorum. (Böyle konuştuğuma bakmayın gayet yusuf yusuf haldeyiz)

*Dedem bunu duyunca “Yunana para mı kazandırıyorsunuz” diye azarladı bizi. Eskiden ilişkiler bozuktu tabi, onlar için daha da zor unutması.


HB

22 Temmuz 2014 Salı

Oto koltuğu seçimi ve kullanımı

Oto koltuğunun kullanım gerekliliği konusunda çok netim. Arabada kucakta veya ayakta seyahat eden çocukları gördükçe kan beynime sıçrıyor. Ancak bu genel kural altında uyulması gereken bir çok detay nokta var. Örneğin bir tanesi hakkında daha önce yazmıştım. Bunun yanı sıra oto koltuğu doğru kullanımı da önemli ki biz uzun süredir bunu yapamıyorduk. Anlatmak istediğim şu; Eda oto koltuğunun iki yandan geçirilen emniyet kemerini kesinlikle takmak istemiyordu ve kemeri sadece belinden bağlatmamıza müsaade ediyordu. Onu ikna edip bağlasak bile 5 dakika sonra kollarından çıkarmış oluyordu. Yani bir başka deyişle Eda kemerini doğru bağlamadan seyahat ediyordu.
Bu konuda kendimde de suç buluyordum aslında. Çünkü Eda’nın koltuğunu 9-36 kg almıştık ve bunun yerine 9-18 kg almış olsaydık şimdi arabanın emniyet kemerini kullanabileceği modellere geçme şansımız olacaktı. 600 TL’den bahsederken şu an kullandığımızı bir kenara atıp yenisini almaya da kalkışamazdık.

Ama sonra düşündük de “nelere para verilmiyor, çocuğumuzun güvenliği söz konusu ve bu koltuğu güvenli kullanmasını sağlayamıyorsak yenisi almak zorundayız” da karar kıldık. Dün biraz nette araştırma yaptım ve yine kullandığımız markanın 15-36 kg modelini beğendim. Akşam iş çıkışı hemen mağazaya gittik, Eda oturdu denedi, beğendi. Tam alacaktık ki Bahadır şu an kullandığımız modeli incelerken kemerin üzerindeki kumaşın sökülebildiğini keşfetti. Eda kemeri terlettiği gerekçesiyle kollarından geçirmek istemiyordu. Üzerindeki kadife kumaşı çıkarıp salt kemer olarak kullandığımızda problem çıkarmadı ve ona verdiğimiz birkaç günlük deneme süresine güzel bir başlangıç yaptı. Eğer bu şekilde kullanırsa yeni koltuğa gerek kalmayacak.

Şu an kullandığımız koltuk (birkaç ay önce üzerindeki bölümü çıkarıp 2. kademede kullanmaya başladık)

almayı istediğimiz koltuk


Fakat benim içime sinmeyen bir konu daha var ki o da isofix mevzusu. Koltuğumuzu kemerle arabaya sabitliyoruz. Eski arabamızda isofix bağlantısı olmadığı için koltuk alırken öncelikli tercihimiz olmamış. İnsan biraz ileri görüşlü düşünür… Emniyet kemeri ile bağlandığında yeterince güvenli oluyor mu? Cümlenin sonundaki soru işaretleri kafamda da dolaşıyor. Gerçi ürünle ilgili çarpışma testlerini izledim. Sonuçta gerekli kuruluşlardan sertifikaları da almış durumda. Yine de madem araba değişti, koltuğun da ona uygun olması için değişmesi gerekiyor gibi geliyor bana. Henüz tersi için kendi kendimi ikna edemedim. Hala kafam rahat değil kısaca.

Güvenli, kazasız, güzel yolcuklarımız olsun hepimizin.


HB

16 Temmuz 2014 Çarşamba

Laylaylom

Şimdi bu linkte bulunan şarkıyı hiç dinlediniz mi diye sormak istiyorum size.




Geçenlerde arkadaşlar böyle bir şarkıdan bahsettiler, sözleri biraz değişik ya malum. Nakaratı şöyle mesela:

Laylaylom galiba sana göre sevmeler 
Hopaşinanay galiba sana göre sevilmeler 
Uğramaz mı semtine ayıplar utanmalar 
Duysalar elalem sana ne söyler 

Bu şarkıyı dinlettiklerinde zaten bildiğimi farkettim. Tehlikenin farkında mıydım! Nasıl dinledim ben nerde dinlemiş olabilirdim? Sorunun cevabını birkaç gün sonra iş servisine binince buldum. Servis şoförü arka arkaya bu tarz şarkılar açınca tamam işte farkında olmadan kaydediyorum bu şarkıları ben dedim.

Artık servise binmem gerekecekse bilgisayarıma takılı olan kulaklığı hemen çantama atıyorum. Unuttuysam vay halime, yarım saatte ne şarkılar keşfedilir, ne sözler ezberlenir! 

HB

10 Temmuz 2014 Perşembe

Bu ülkede sosyologlar işsiz kalmaz

Haftaiçi çarşıya çıkmam gerektiğinde her seferinde şaşkın dönerdim. Haftaiçi nasıl bu kadar kalabalık olabiliyor, bu kadar insan işsiz mi diye şaşırırdım. Artık çarşıya gitmeye gerek yok. Sosyal medya bu soruyu yeterince sormamızı sağlıyor. Hatta ben her gün birkaç kez sorar oldum.

Bu neyin kafası? İnsanların nasıl bu kadar gereksiz işle uğraşacak vakti var? İşi gücü yok mu ve de amaçları ne?

Örneğin birisi ebrugündeş123 diye bir hesap açmış. Birisinin paylaştığı fotoğrafın altına da yorum bırakmış ebrugündeş kişisi: tubabüyüküstün789’un gerçek hesabıdır, takibe alınız diye.
Amacınız ne sizin? Ebru Gündeşmiş gibi davranmak sana ne kazandırıyor? Nasıl bir boş vakittir bu böyle.


Bakar mısınız aşağıdaki manzaraya! Yazık günah yaa.



Sırf biri seni takip ettiğinde onu takibe almak için mi açtın bu hesabı? Senin kafa güzel mi?

Instagram konusu açılmışken anlayamadığım 2 tip kullanıcı daha var burada:

İlki sadece ama sadece kendisine gelen hediyeleri paylaşanlar, hediye gönderenlerin reklamını yapanlar. Takipçi sayısı çok diye markalar bu insanlara hediye gönderiyor ve bu yöntemle kendi takipçilerini de arttırıyor sanırım. Çok ilginç. İnsan bu gelen hediyelerle hayatını idame ettirebilir. O derece çok hediye alanlar var.

İkinci tür biraz daha anlayabildiğim ama komik bulduğum hesaplar. Profilinde “sadece kızlar lütfen, erkekler engellenecek” gibi açıklamalar yazan kullanıcılar. Eee o zaman “private user” niye yapmıyorsunuz hesabınızı madem ki diye bir soru çıkıyor ortaya tabi. Erkekler de takip edecekken sırf bu açıklamayı görüp cayıyor mu onu da merak ediyorum. Millet kendini Ebru Güneş sanıyor, onun adıyla hesap açıyor. Biri seni takip etmek isterse çok kolay kadın olabilir instagramda canım diyesim var bu tiplere de.

Toplum bilimciler için koskoca malzeme var burada yahu. 

HB
  

8 Temmuz 2014 Salı

Meze Aşkı

Fotoğrafta gördüğünüz bizim akşam yemeği soframız (çatal bıçak gibi şeyler de oluyor normalde tabi). İlave olarak çorba var sadece. Kızımı da kendim gibi mezeci yaptığım için bu sofraya itiraz eden olmuyor. Gerçekten, her gün mezeyle hayatımı devam ettirebilirim. Zaten son 1 ayımıza baktığımda her haftasonu illa ki bir yerlere gitmişiz hususi meze yemek için. Mudanya’da Fuzuli, Saki Restoran, Assos ve Cunda. Ve bu kadar meze yiye yiye bir şeyler öğrenmiş olmalıyım artık düşüncesiyle en son Bilen Restoran.



Aslında bu konuda yeni sayılmam. Mesela deniz börülcesinde epeyce uzmanlaştım. Bahadır’a göre aşmışım kendimi. Bir de Bahadır diyor ki kadınlar sevdiği yemeği hem güzel hem çok yaparmış. Ve bu mantıkla keşke ıspanağı ve kuzu etini sevseymişim. Neyse, bu hafta menüye birkaç yeni meze ekledim. Bir tanesi bayılarak yediğim ama hiç denemediğim kabak çiçeği dolması. Diğeri de Cunda’da tanıştığım brokoli salatası (Fotoğraftaki yelpaza tabağının içinde duran arkadaş).  Adı tam böyle olmasa gerek ama ne diyim ki ben şimdi. Tarifini yazayım, ismine siz karar verin.

Malzemeler: Ölçüsüz olarak brokoli, sarımsak, limon, yoğurt, ceviz.
Hazırlanışı: Brokolileri yarım saat kadar haşlayıp sonrasında bıçakla minik minik doğruyoruz. Birkaç damla limon sıkıp yoğurt, sarımsak ve çekilmiş ceviz karışımına ekleyip karıştırıyoruz. Çok az da tuz ekleyince afiyetle yiyebiliriz. Hem sağlıklı hem çooook nefis.
Aslında her sebzenin yoğurt, sarımsak ve zeytinyağı ile böyle güzel bir mezeye dönüşmesi mümkün.

Kabak çiçeği resimde yok, çünkü fotoğraflanamadan yendi. Aslında bir sebebi de çok az yapabilmiş olmam. Pazara gittiğimde (saat 11 civarı) çiçekler çoktan kapanmıştı bile. Pazarcı kapalıyken yapılamayacağı daha doğrusu içini doldurmaya çalışırken yırtılacakları için deneme amaçlı sadece 3 çiçek attı torbaya. Evet biraz yırtıldılar ama tatları bu durumdan hiç etkilenmedi. Kabak çiçeği alınacaksa pazara 8-9 gibi gidilmeli öğrenmiş oldum.

Kabak çiçeklerinin karın doyurmayacağı anlaşılınca çareyi kuru dolmada aradım. Onları da Antakya’dan sipariş etmiştim, bütün kış o kadar çok pişirdim ki. Biberi biraz acı olsa da bayılarak yedik. Acısını anlatmak için şöyle bir tasvir yapayım. Biberleri balkondan mutfağa aldığım an boğazım yanmaya başlıyor ve uzunca bir süre boğazımda gıcık öksürüyorum. Patlıcanları ayrı pişiriyorum ki acıları geçmesin ve Eda rahat yiyebilsin.



Not: Fotoğraf cep telefonuyla çekildiği için kalitesiz ne yazık ki.

7 Temmuz 2014 Pazartesi

Film önerisi: Ejderhanı Nasıl Eğitirsin

Animasyon seviyorsanız şiddetle tavsiye edilir. Ve bu nedenle de aslında film hakkında detay yazmak istemiyorum. Ben hiç konusunu bilmeden seyrettim ve çok keyif aldım.
İlk film 2010 yapımı. Ben henüz izleyebildim. Gecenin Öfkesi isimli neslinin son örneği olan ejderha ile Berk Adası kralının oğlu Hıçkıdık arasındaki dostluk ve sonucunda tüm adanın kaderinin değişimini konu ediniyor. Hemen üstüne de sinemaya gidip devamı niteliğindeki Ejderhanı Nasıl Eğitirsin 2’yi seyrettik. Uzun süredir sinemada animasyon filmlere bilet alıyoruz. Sinema hobimi Eda için icra ediyorum adeta artık. Durumdan hiç de şikayetçi değilim, çünkü nefis filmler yapılıyor ve dün gittiğimiz bu film son zamanlarda izlediklerim içinde en heyecanlısı ve sürükleyicisi idi. Hiçbir anında sıkılmadım.

Salon genellikle babalar ve çocuklar şeklindeydi, sebebini pek anlamadım. Bence anneler bu tercihle birlikte çok şey kaçırmışlar. 
Filmin içine bir sürü mesaj sıkıştırılmış elbette. Bana kalırsa en güzeli çocuklara kulak vermenin, onları ciddiye almanın ne kadar önemli olduğuydu.



Ejderhalar o kadar sevimliydiler ki keşke günümüzde de yaşıyor olsalar diye saçma bir düşünce ile izledim.



Not: Kız çocukları sevmez diye düşünmeyin, Eda bayıldı. 

Yeni Keşfimiz; Badavut

Badavut ve Şeytan Sofrası fotoğraflarıyla önceki yazıya devam ediyorum.
Badavut Sarımsaklı’dan araçla 3 dakikada ulaşabileceğiniz mesafede. Sakin, huzurlu bir koy. Denizi pırıl pırıl ve içindeki kumlar altın gibi parlıyor. Deniz kenarında birkaç tesis var, şezlonglar için 10 TL ödedik, herhangi bir şey yemedik öğlen ayrıldığımız için ama atıştırmalık tost, hamburger gibi şeyler vardı sanırım. Öğlene doğru biraz kalabalıklaştı ama yine de rahatsız edici bir kalabalığı, gürültüsü yok.


Marina da çok sevdi burayı


Hemen karşıda bulunan Midilli de merak ettiğim yerlerden



Ohh sıcacık kumlara atın siz de kendinizi



Şeytan Sofrası manzara için gidilebilecek güzel bir yer. Şeytan’ın ayak izi olduğu söyleniyor, pek etkileyici gelmedi bana. 





Popüler Yayınlar

Recent News