http-equiv='refresh'/>

25 Şubat 2014 Salı

Planlar planlar

Geçen seneki yazıya baktım da, ocak ayında araştırmaya başlamışım yaz tatili için gidilebilecek yerleri. Bu sene 1 ay geç kalmışız ama aslında daha öndeyiz çünkü gideceğimiz yer neredeyse kesinleşti. Aslında yine kafamız karışıktı. İlla yurtdışı olması şart mı? Kaş’a mı gitsek? Yoksa İtalya’ya mı gitsek? Ama Euro bu kadar yükselmişken bize çok maliyetli olur ne yapsak derken Bahadır arabayla Yunanistan’a gitmeyi önerdi. Yunanistan’a geçen sene gitmiştik ama bu yıl deniz tatili için gitmek mantıklı olabilirdi. Üstelik çocuklu seyahatte araba büyük rahatlık oluyor. İstediğiniz eşyayı alabiliyorsunuz. Yunanistan ama orda neresi peki? Santorini ilk akla gelen yerlerden. Fakat orası başbaşa daha çok tat alınacak bir yer gibi geliyor bana. Halkidiki bir alternatifti, orada da sıkılabileceğimizi düşündük. Sonra Bahadır Thassos adasını önerdi. İnternetten de araştırınca kesinlikle orada karar kıldık. Çünkü onlarca gidilebilecek ve keşfedilecek koy var. Üstelik denizi harika görünüyor. Gidenlerden öğrendiğimiz kadarıyla suyu da soğuk değilmiş, çocuk için ideal. Yeşillik ve dağlık atmosferi de resimlere baktığım kadarıyla harika.
Yunanistan mutfak olarak da bize yakın ve fiyat bakımından acaip derecede uygun. Yemeğin yanısıra kalınacak otel/pansiyonlar da çok ekonomik. Üçümüz için yaklaşık 1200 TL ödeyeceğimiz oteller buldum. Ve bir kez daha 5 yıldızlı her şey dahil otellere o paraları ödeyip tüm gün otele tıkılanların zihniyetine hayret ettim.
Bakalım planlar böyle ama henüz rezervasyon yaptırmadık. Hayırlısıyla gidip yüzeriz belki bu cennet koylarda :)

HB




*Fotoğraf internetten alıntıdır.

17 Şubat 2014 Pazartesi

Sinyale gel

Sabah arabada geçen bir diyalog:

Eda: Anne ayaklarım seninkiler kadar olacak yakında az kaldı değil mi?
(Altında yatan sebebin topuklu ayakkabı giyebilecek olması düşünülmektedir)
Hatice: Evet kızım büyüyor ayakların.
Baba: Çabuk büyümek o kadar da güzel bir şey değil ama, küçük olmanın da çok güzel yanları var.
Hatice: Eveeeet, bir kere büyüdükten sonra tekrar geriye dönemiyorsun. Çocuk olmak da çok güzel bir şey.
Eda: Ama ben kardeşim olsun diye büyümek istiyorum.
Hatice-Bahadır aynı anda: Haaaa, ama onun için daha fazla büyümene gerek yok ki. Şu anda da kardeşin olabilir.
Eda: Ama ben onu kucağımda taşıyamam ki, çok ağır olur.
Hatice: Bence kucağa çok alıştırmayız zaten, yatağında yatar daha çok. Senin ana kucağın vardı ya, onda yatar sen minik minik sallarsın ordan.
Eda: Keşke ben de ana kucağında yatsammmm!

Hatice: Eee daha 5 dakika önce büyümek istiyordun :))))

14 Şubat 2014 Cuma

Özel Hissedin Kendinizi, Bugün Sevgililer Günü

İnsanlık denen şey dayatılanlar topluluğundan başka bir şey değil. Kendilerine söylenen şeylere uymak herkesin işine geliyor. Alışmışız bir kere, ne söylenirse onu yaparız. Kendi kararımızı vermek ve onu uygulamak günlük hayatın çok önemsiz bir kısmını oluşturur.
Mesela Mayısın şu günü anneler günü denir, biz annelerimize hediye almayı akıl ederiz. Daha doğrusu o günün kendisi zaten “git annene hediye al” der. Tabi alışveriş merkezlerinde onca kalabalığın içinde yürümen, hediye seçebilmen ve kasa sırasında bekleme sabrını göstermen şartıyla. Yılın diğer günleri mi? Ne gerek var, zaten takvim sana hangi gün hediye alacağını söylüyor. Diğer günler için sen yorma kendini.
Edacım geçen sene anneler gününde yaşça artık bu olguyu anlayabilecek kıvama gelmişti ve sağolsun bana anneler günü için bir şarkı yazmıştı, yani uydurmuştu kendince. O sıralar da şarkı söylerken kayıt altına almak için bol bol video çektiğimiz için aklında kalmış olmalı; şarkıyı bitirdikten sonra “hadi şimdi bu şarkıyı yükle anne” diyerek beni biraz gülümsetmişti. Aaaa bir de anneler günü, babalar günü derken en sonunda isyan edip “Edalar günü neden yok” dediğini hatırlıyorum.

Bugün Sevgililer Günü. Yine saçma sapan hediye çılgınlığından başka bir şey değil. Maksat birileri para kazansın, birileri kazıklansın. Sevgi pıtırcıkları beğenmediği hediyelere bayılmış numarası yapsın. Sevgilisi olmayanlar da hüzünlensin gereksiz yere. Yok mu böyle günleri yok etmenin yolu? 14 Şubat diye bir şey olmasa kimse sevdiğine hediyeler alamaz mı, onu yemeğe götüremez mi? Sudan çıkmış balığa mı dönersiniz hepiniz? Herkes toplu halde mi yapmalıdır bu sevgi gösterisini?



 Bir tek doğum günlerine saygı duyuyorum. Hediye alınacaksa, özel bir şey yapılacaksa tek önemsediğim tarihler doğum günleridir. En azından herkesten farklı ve bu tarihi belirleyen de belli en azından. En kötü ihtimalle doktorun bana özel belirlediği bir tarih. Her gün doğmuyoruz, ama her gün anneyiz, babayız, sevgiliyiz.

Yine de siz bugün daha bir özel hissetmek istiyorsunuzdur belki. Öyleyse tüm Sevgililer! gününüz kutlu olsun bakalım.

HB




11 Şubat 2014 Salı

Bulgurun En Güzel Halleri

Ben hariç ailedeki herkes farklı tatlara kapalı insanlar. Mesela Bahadır yıllardır kerevizi zeytinyağlı yemiş, ona yaptığım sarımsaklı yoğurtlu kereviz salatasını bir türlü benimsemiyor. Alışkın olduğu tatların dışına çıkmayı pek sevmiyor. Annem de farklı değil. Refika’nın Mutfağında Pişen Kitaplar serisinden çıkan Nursen Doğan’ın kitabını almıştım. Bulgurcu teyze olarak da ün yapmış Nursen Hanımın tariflerinin tamamı bulgur içerikli. Çorbadan mezeye, salatadan tatlıya kadar her türlü yemeğin içinde yer bulabiliyormuş meğer bulgur. Meze aşığı biri olarak ilk önce mezeler bölümünden başladım tarifleri uygulamaya. Patlıcanlı tahinli babagannuş, annemin tepkisi; tahin ve patlıcan mı! Patlıcan ve meze deyince akla sadece sarımsaklı yoğurtlu közlenmiş patlıcan ile patlıcan herse geliyor. Ama yapınca da tadını sevdi hanfendi. Biraz yeniliklere açık olalım ama değil mi…







 Denemelere ilk önce içli köfteden başladım, o da pek hoş oldu. Sadece hamurunu biraz daha ince tutmam gerekiyormuş. Yine de ilk deneme için fena değildi. Nursen Doğan’ın bulgurlu tariflerinin devamı için kitabı mutlaka edinmelisiniz. Hem sağlıklı tarifler, hem çok lezzetli. Ölçüleri de, iki denemeden sonra emin oldum ki gayet yerinde. Malzeme olarak da çok kolay ulaşabileceğimiz, genelde mutfağımızda bulundurduğumuz malzemeler kullanılmış.





Bulgurun hayatımızdaki yerini arttırmalıyız diyerek aldığım “Bulgurun Halleri”ni çok başarılı buldum. Bu arada kitap görsel olarak da çok iç açıcı, hem yemek fotoğrafları hem de Refika ve Nursen hanımın fotoğrafları birbirinden güzel. Nursen Doğan tariflerinin yanında anılarını da paylaşmış bolca. Hatta bazı sayfalarda tarifleri anısıyla birlikte okuyabiliyorsunuz. 



HB


10 Şubat 2014 Pazartesi

Keçeyle Tanışma

O kadar alışmışız ki hazır olanı tüketmeye. Başkaları yapsın, ben kullanayım. Ben de böyle alıştım. Tüketmek adeta bir istek haline geldi. Mesela alışverişe çıkıyorum, gördüğüm bir şeyi beğenip alıyorum. Sadece onu alma eylemi beni mutlu eden. Öyle olmasa etiketiyle haftalarca giyilmeden dolapta beklemezdi. Utanılası ve şımarıkça.

Ufakken yani zamanımın çok olduğu okul yıllarında kendim bir şeyler yapmayı severdim. Mesela düz ve basit şeyler de olsa örgü örmeyi, boncuk dizmeyi vs. Ama artık bu zamansızlıkta en sevdiğim şeyi, kitap okumanın kendisini rafa kaldırmışken bu tür şeylerle uğraşamıyordum. Tek yaptığım ara sıra Pinterest’e girip insanların DIY projelerine bakmaktı.


Minecim keçe kursuna gitmeyi teklif edene kadar…Geçen haftasonu Elif Şahin (EsTasarım) evinde 3 saatlik bir kurs verdi bize. Çok eğlenceliydi ve nasıl geçtiğini anlamadık sürenin. Temel birkaç teknik öğrendikten sonra evde denemelere başladık her ikimiz de. Ev, aldığım keçeler ve malzemelerle Pazar yerine dönse de bana bir nevi terapi geliyor bunlarla uğraşmak. Tabii genelde Eda uyuduktan sonra yaptığım için uykusuz kalmama neden oluyor ama yine de şikayetçi değilim. Yaptığım şeyler çok acemi işi tabi, buna rağmen beğenip kendisi için de isteyenler oldu. Böyle beğenenler çıktıkça da pek mutlu oluyorum. Bir şeyler üretmenin en güzel yanı da bu olmalı zaten.








Popüler Yayınlar

Recent News