http-equiv='refresh'/>

27 Nisan 2011 Çarşamba

İyi ki doğdun Eceee

9 nisanda ilk doğumgünü partimize gittik. Eda’nın en yakın arkadaşlarından Ece’nin 1. yaş gününü kutlamak için. Aslında 3 nisan doğumlu ama o hafta akraba kutlaması olduğu için bir hafta sonra da arkadaşlarıyla kutlama yapıldı. Ece ile kızımın arkadaşlığı çok önceye dayanıyor. Ne kadar önce olabilir ki denmesin. Onlar daha anne karnındayken sık sık bir araya geldiler. Ece’nin annesi ile aynı şirkette çalışıyoruz. İkimiz de aynı dönemde hamileydik, kızların arasında 3,5 ay var sadece. İki hamile arkadaş ne yapar? Tabii ki sürekli bebek muhabbeti. “Bebek arabasını nasıl aldın, odasını nereden aldın, acaba buhar makinesi de almak gerekir mi, süt pompasını elektrikli mi almalı, kilolar aldı başını gidiyor, hastanenin doğum kursunda neler anlatıldı öyle, bebek bakımı çok zor” sorular, endişeler,heyecanlar..Ne çok şey paylaştık. Hamilelik çok zevkli bir dönem, hele ki çevrende senin gibi hamile biri varsa daha da zevkli oluyor. Aynı şeyleri yaşayan birinin daha olduğunu bilmek rahatlatıyor insanı. Bu,çocuk doğduktan sonra da geçerli.
Herkesi şaşırtan bir doğum hikayesi oldu arkadaşımın. Ece, beklenenden tam bir ay önce hem de babası yurtdışındayken geldi. Aceleci prenses öyle karar vermişti. Hastaneye görmeye gittiğimizde minicikti, emmeyi öğrenememişti daha, hemşireler uğraşıyor, o ağlıyordu. O kadar güzeldi ki, ben de hemen kızıma kavuşmak istemiştim bu güzelliği görünce. O tarihten 3,5 ay sonra kızım dünyaya geldi. Bu sefer Ece gelmişti hastaneye ziyarete, hem de kocaman bir kızdı artık. Eda o kadar minikti ki Ece gözümüze kocaman görünmüştü. Her görüşmemizde aynı şey oluyordu. 3,5 ay ne kadar belirgin bir değişimi getiriyor bu yaşlarda..
Ece artık 1 yaşını doldurdu. Çok güzel bir günde doğumgününü kutladık arkadaşları olarak. Umarım minik kuzunun nice nice mutlu, sağlıklı seneleri olur. Ailesi, sevdikleri, arkadaşlarıyla birlikte çok güzel günleri olsun Ecemin. Sırada benim kızım var, mumları üflemesine az kaldı :)

HB

                                                          
                                                   ana kız pek güzeller maşallah

Tiyatro sahnesindeki biz oyuncular

Gün geçtikçe sahip olduğumuz rollere bir yenisi ekleniyor. Çocukken güzeldi, dert yok tasa yok. Tek yapmamız gereken ders çalışmaktı. O zamanlar farkında değildik tabi, bu da zor geliyordu. Büyümek istiyorduk bir an önce. Derken istediğimiz oldu ve büyüdük. Başka şehirlere gittik, kendi başımıza bir şeyler yapmayı öğrendik. Okulu bitirdik, gerçek dünyayla aniden tanışmak zorunda kaldık. Çalışan rolüne büründük. Artık kendi paramızı kazanıyorduk. Sonra hayat arkadaşımızla tanıştık, eş rolümüz de başlamıştı işte. Sıradaki belliydi. En kutsalı,annelik dahil oldu hayatımıza. Hepsinden farklıydı, hatta hepsiyle çatışıyordu çoğu zaman. Eş rolü yıpranıyordu,geri plana itiliyordu. Arkadaş rolü zarar görüyordu, artık eskisi gibi her etkinliğe katılınmıyordu. Evlat rolü başkalaşmıştı; kendi evladı olunca anneye bakış farklılaşmıştı. Artık onun sevgisinin tarifsiz olduğu biliniyordu.
Anne olmak, yeni bir sıfat kazanmanın ötesinde bir şey. Tüm var olan sıfatları da etkileyen bir durum. Hepsini hakkıyla yerine getirenlere ne mutlu. Umarım taze anne ben de bunu başarabilirim zamanla. Her şey bir yana üstlendiğim rollerden başka, hiç kimseyle değil sadece kendimle ilgili de bir rolüm var. Kendime de zaman ayırmalıyım. En çok zedelenen de bu sanırım şu aralar. Asla yalnızlığı sevmiyorum, hep kalabalıktan yanayım; ama kendi başıma da zaman geçirmeliyim biraz. Sadece kendim için bakımlı olmalıyım, sadece kendim için dışarı çıkıp kafa dağıtmalıyım. Kısaca biraz da kendimi şımartmalıyım. Evet şu an değil bunun vakti ama belki zamanla...

HB

26 Nisan 2011 Salı

Paylaşmak güzel şey

Kendi blogum çok yeni olduğu gibi bloglarla tanışmam da çok yeni. Bunu iki açıdan değerlendiriyorum. Birincisi; bu kadar geç tanıştığım için üzgünüm. Çünkü hamileliğim boyunca okuyabileceğim çok güzel yazılardan mahrum kalmışım. Annelerin deneyimlerine kulak verme şansını kaçırmışım bu dönemde. Hamileyken insan tamamen yabancı olduğu konularda çılgın gibi araştırma içerisinde buluyor kendini. Bebek alışverişi, bebek bakımı, hamilelikte takip edilen her bir hafta, bebeğin gelişimi, doğum şekli..bir sürü şey oluyor insanın merak ettiği. Bir de hamileyken başlayan bir anne hali var ki; o da hep bu konular konuşulsun istiyor insan. O açıdan nurturia müthiş bir site. Aklına takılan her şeyi sorup o konuda bilgisi olan kişilerden cevap alabiliyorsun burada. Anne olunca bu soruların sayısı katlanarak arttığından geç de olsa nurturia ve bloglar ile tanıştığım için mutluyum.
İşin diğer tarafı ise; eğer hamileliğimden önce anne bloglarını keşfetseydim kesin önyargılı davranırdım. Bu ne böyle, çocuğun her şeyini yazıyorlar, ne gerek varsa sanki her şeyi paylaşmaya diye saçmalardım muhtemelen. Çocuk bambaşka bir şey, başında bu kadar sevileceği, dünyanın onun üzerine kurulacağı tahmin edilemiyor. Burada uyarmak isterim ki çocuk sahibi olmayan kişiler yazımı okuyorsa önyargılı davranmasın. Çocuk sahibiysen hep onu konuşmak istersin, hep onu düşünmek istersin, hep onu yazmak istersin.  Hele bir de bu yazdıkların okunuyorsa,birilerine fikir veriyorsa o zaman daha da keyifli hale geliyor. Nice yazılara J

HB

25 Nisan 2011 Pazartesi

9.ay kontrolümüz

22/04/2011 doktor muayenemizde (9.ay muayenemiz) doktora sorduğum sorular ve cevapları:

1.Kızamık aşısı bu ayda yapılacak mı?
Kızamık aşısının sonuncusu 1 yaşını doldurduğunda yapılacak. Salgın haberleri çıktığında bile 9 ayını dolduran bebeklere yapmadık. Şimdi zaten böyle bir tehlike kalmadı.

2.Bizim ayımızdaki bebekler 200 cc süt içerken Eda’nın öğünleri en fazla 120 cc oluyor. Çok az mıdır?
Az değil, demek ki doyması için o kadar yetiyor. Evet, 200 cc yiyen bebekler de var ama her bebek aynı değil. Gelişimi normal olduğu sürece bu sorun teşkil etmez.

3.Mamalarla ilgili arsenik haberleri çıktı. Siz ne diyorsunuz, önerdiğiniz bir marka var mı?
Hipp veya Aptamil olabilir ama formül süt yerine keçi sütü verebilirsin.

4.Artık inek sütüyle yoğurt mayalayabilir miyim?
10 aydan sonra sulandırıp verebilirsin. 1 yaşından sonra inek sütü serbest.

5.Ayakkabı önerileriniz ne? Tabanı nasıl olmalı?
Yumuşak tabanlı olmalı. Şu an giydiği ayakkabılar ideal (spor ayakkabısı vardı yumuşak tabanlı) İlk adım ayakkabısı için daha erken. 11 ayını bitirsin öyle bakarsın,sandalet tarzı olanlardan.
*Ayakkabı almaya gittiğimizde ayağını kapadığı için bir türlü deneyemediğimizi, o yüzden de alamadığımı söyledim. Ayağını kapatıyorsa daha yürümeye hazır değil demektir,biraz daha bekle dedi. Eve gelir gelmez starchild ayakkabılarından aldım bir tane internetten. Derileri yumuşak ve terletmiyor,bir süre onları kullanabiliriz. Yaza da ilk adım ayakkabısı alırım.

6.Parmak emiyor. Bıraktıramıyorum bir türlü..
1 yaşından sonra bırakır, dert etme. Parmağı falan da incelmez merak etme.
*Çok da içim rahatlamadı ama bir süre daha görmezden geleceğim artık yapacak bir şey yok.

Bunlar doktorun söyledikleri. Elbetteki ki mutlak doğrular değil, sadece kendi görüşleri. Doktorlar; yaptıkları yorumlar, uyguladıkları tedavilerle kendi aralarında çok farklılaşıyor ne yazık ki. Sorularımı sordum ama söylediklerinin hepsini yapacak mıyım? Hayır, kendi bildiğimi yapacağım bir kısmı için. Örneğin 1 yaşına kadar yoğurdunu keçi sütüyle mayalamaya devam edeceğim.

Aklıma takılanlar bunlardı. Genel kontorlümüz de iyi geçti, kilosu ve boyu aynı eğride devam ediyormuş. Çok şükür sağlığı yerinde. Bu ara tek derdimiz dişler. Doktor üstten 4 tane birden geliyor dedi. O yüzden de çok huzursuz bu aralar. Kaç gecedir uykuya dalması problem, uykusunda bir yandan bir yana dönerken bile ağlıyor. Diş çıkarma sürecimiz epey ağrılı geçiyor.

Doktor kontrolümüzden notlar bu şekilde. Bir daha kısmetse mumları üfleyince gideceğiz.
Sağlıklı günlere..

HB

21 Nisan 2011 Perşembe

Haftasonu gezmesi-1

Başlığın devamına 1 ekledim; çünkü malum artık yaz geliyor. Öyle evde kös kös oturmak olmaz. İnşallah haftasonları bol bol gezmeyi planlıyoruz. Bu fotoğraflar 3 hafta önceden gerçi ama arada pek çıkamadık, kış geri döndüğü için!



Çok rüzgarlı bir gündü :)




                                                  Babayla balıkları izlemeye doyamadık :))


                                                              
                                                               Anneyle önce salıncak...


                                                        
                                                         Sonra da kaydırak keyfi!

20 Nisan 2011 Çarşamba

Yapılacaklardan bir liste –bakalım ne kadarı tamamlanacak

1.İlk iş yediğim abur cubur-tatlı miktarını azaltmam gerek. Tamamen vazgeçmeme imkan yok,o yüzden azaltsam bana yeter.
2.Cuma günü Eda’nın doktor muayenesi var. Aklımdaki bütün soruları not edip sormam gerek.
3.Bu haftasonu artık kışlıkları kaldırıp yazlıkları çıkarmam gerek. Havalar hala kış gibi olduğu için bu maddede biraz tereddüt ediyorum. Yine de haftasonuna doğru ısınacağı ümidiyle listeme ekledim. Takvime göre 20 nisanda olabiliriz ama hava durumuna göre ocakta gibiyiz.
4.Otokoltuğu almamız gerek ve tabii Eda’yı içinde oturtmaya alıştırmak..Kucakta yolculuk yapması çok tehlikeli.
5.Pazartesi gününden itibaren Eda’yı annemlere götürmeye başlamalıyız. Hem kalabalığı seviyor, hem de annem kendi evinde sıkılmamış olacak.
6.Fotoğraf makinasında aktarılmayı bekleyen bir sürü fotoğraf var, bilgisayara aktarıp içlerinden seçtiklerimi bastırmalıyım.
7.Alışverişi biraz hayatımdan uzak tutmalıyım.Özellikle de hızlı bir şekilde hayatımıza giren internetten alışverişi..
8.Mayısta başlatacağım spor hayatımda istikrarlı olmalıyım.
9.Her ne kadar bırakmaya çok meyilli olsa da ne yapıp edip kızımı 1 yaşına kadar emzirmem gerek.
10.Daha anlayışlı ve sabırlı olmalıyım. Her şeye söylenmekten vazgeçmem gerek.

14 Nisan 2011 Perşembe

Eda bugün 9 aylık

Zaman nasıl çabuk geçiyor böyle..Minik kızımın eve girişi daha dün gibi aklımda. Aldığımız sepetin içine yatırmıştık, minicik kalmıştı içinde. Bugünse tam 9 aylık oldu. Artık konuşulanları anlamaya başladı. Bebeklikten çocukluğa geçecek çok yakında. 1 yaşına kadar inanılmaz bir değişim yaşanıyor. Sürekli yanında olduğumuzdan çok farkına varamıyoruz ama fotoğraflarına bakınca bu açıkça ortaya çıkıyor. Bazen eski aylarda çektiğimiz video görüntülerini seyrediyorum. Sırtüstü yatarken dönmeye uğraşıyor, deniyor deniyor ama beceremiyor. Ne kadar tuhaf,sadece birkaç ay öncesinde bunu yapamazken şimdi rahatlıkla istediği gibi dönüyor. Çok çabuk büyüyorlar..Göz açıp kapatıncaya kadar..
Bu ay diğerleri gibi ‘şunu yapmaya başladı’ diye söyleyebileceğim belirgin bir şey yok. Mesela 6 aylıkken destekli oturmaya başladı, 7 aylıkken ilk dişi çıktı. 9. Ayı bittiğinde artık neleri yapıyor diye düşüneyim bir..

*Desteksiz oturabiliyor.
*Alttan iki dişi çıktı.
*Haftada iki gün somon yiyiyor.
*Hala emeklemiyor. Sadece geri geri gidiyor.
*1 haftadır anne sütünün yanında devam sütü içiyor.
*Yürüteci ile odadan odaya geziyor.
*Aynada kendisine bakmaya bayılıyor.
*Uyuturken battaniye ile yüzünü kapatıp ce yapmaya çalışıyor.
*Ara sıra bardaktan su içiyor.
*Dışarı çıkacağı için montunu giyerken heyecanlanıyor.
*Bazı şeyleri taklit etmeye çalışıyor, örneğin biri öksürünce bazen o da numaradan öksürüyor.
*Saçları uzadı epey,ama hala toka takılmıyor (biraz meraklıyım da bu konuda)

Her gün yeni şeyler öğrenmesi, bizim için sıradan gözüken şeylerin onun tarafından ilk kez yapılışını seyretmek çok ama çok güzel. Allah bebeğime nice nice 9 aylar, yıllar nasip etsin. Büyüsün ve bunları okuyup “anne bunları yapmak çok kolay, o zamanlar neden sanki çok önemliymiş gibi yazmışsın” desin. Ben de anlatayım ona, karşılıklı sohbet edelim. ANNE mi diyecek benim minik meleğim! Sağlıklı günleri olsun kızımın, birlikte nice uzun,mutlu senelere inşallah..

13 Nisan 2011 Çarşamba

Erken kalkan yol alır

           Hayat kararlardan ibaret. Erken yaşta evlenmek, erken yaşta anne olmak,kısaca hayata erken atılmak..Herkesin tercih edeceği şeyler değil. Hatta çoğu için bunlar deliliktir. Neden erkenden evlenip hayatımı kısıtlayayım diye düşünülür. Hadi bunu yaparım da erkenden çocuk yapmak niye? Eşimle bir gönlümüzce gezelim, hayatımızı yaşamamıza müsaade tanıyalım, birbirimizi iyice tanıyalım; ondan sonra çocuk düşünürüz elbet. Bu görüşe sahip olan çok arkadaşım var etrafımda. Hepsinin düşüncesine saygı duyuyorum elbette. Bana bu düşünce uzak olsa bile..
         Üniversite biter bitmez çalışmaya başladım. Evlendiğimde 24 yaşındaydım. Eşimle tanıştıktan 1,5 yıl sonra evlendik. Yani öyle doya doya gezme, birbirimizi çok iyi tanıma şansımız olmadı. Tanıma kısmı zaten evlilik öncesi süreyle çok alakalı değil diye düşünüyorum. Daha çok aynı evi paylaştıktan sonra tanıma süreci başlıyor gerçek anlamda. 26 yaşımdayken anne oldum. İkimiz de erken yaşta anne baba olmayı istiyorduk. Evet, çocuk sahibi olmak çok zor. Her anlamda zor; özellikle ilk yıllarda gerçekten sosyal hayatın aşırı kısıtlanıyor, görüştüğün arkadaşlar daha çok çocuklu olanlara kayıyor, uykusuzluk ve yorgunluk beraberinde tahammülsüzlüğü getiriyor, öncelikler her zaman çocuğa göre belirleniyor ve bunun gibi birçok şey. Kısaca çok fazla sabır gerektiriyor çocuk sahibi olmak. Ama tüm bu olumsuzluklar şimdi yaşadığım mutluluğun yanında hafif kalıyor. Zaman geçtikçe eminim daha da basit görünecektir. Gerçek şu ki; çocuk sahibi olmayı düşünen çiftler eninde sonunda bu süreçleri yaşayacaklar. Yaş ilerlemeden ve dolayısıyla insanın daha enerji dolu, daha sabırlı olduğu dönemde bunu yaşaması daha iyi değil mi? Üstelik eğer babaanne veya ananne de çocuk bakımında devreye girecekse yaşın önemi daha da artıyor. İkinci çocuk planlanıyorsa da erken davranmak önemli. Çok ara vermeden ikinci düşünülüyorsa ayrı tabii. Ayrıca bunu yaşamış biri olarak söyleyebilirim ki ; çocuk büyüdüğünde de genç anne-baba ile iletişim daha farklı oluyor. Gezme tozma meselesine gelince; evet şu ara arkadaşlarımızın organize ettiği çoğu şeye katılamıyoruz. Çoğunlukla çocukla gidilebilecek yerlere gidiyoruz; ki genelde ev ortamları oluyor buluşma yerimiz bu yüzden. Ama Eda bu yaz kısmetse 1 yaşını bitiriyor ve biz her haftasonu bir yerlere gitmeyi planlıyoruz. Gerçekleştirebilir miyiz bilmiyorum ama 1 yaşındayken bile buna cesaret edebiliyorsak demek ki çok da öyle gezmeleri kısıtlayan bir şey yok ortada. Kişinin istemesiyle alakalı.
Ben bu konuda verdiğim kararların tamamen arkasında duruyorum. 20 li yaşlarım dolu dolu geçtiği için çok mutluyum. Eşimi ve biricik kızımı çok ama çok seviyorum, iyi ki erkenden girmişler hayatıma.

12 Nisan 2011 Salı

Eda’nın mütemmim cüz’ü

Çocukla dışarı çıkmak gerçekten zormuş. Zaten kendim çabuk hazırlanan biri değilken şimdi üzerine Eda’yı hazırla çantasını hazırla derken evden çıkana kadar bir sürü zaman geçiyor. Hele mevsim kışsa bu olay daha da zor. Hava soğuk kalın mı giydirmeli? Ama zaten arabayla gidiyoruz kalın giyinirse terler mi? En iyisi kat kat giydirmek mi acaba? Üşüse dert,terlese dert. Hazırlığı gibi sonra yolculuk kısmı da zor oluyor kışın.
Her anne gibi ben de artık iki tane çanta taşıyorum. Eskiden kocaman çantalar taşımayı severken bu iki çanta uygulamasından sonra kendi çantamı ufaltmak zorunda kaldım. Artık minik çantaları tercih ediyorum, içinde cüzdanım,telefonum olsun yeter.

Eda için ise spor çantası kullanıyorum. Özellikle bebek çantası almadım yani. İçinde mutlaka olması gereken eşyalarımız şöyle sıralanıyor..

-Islak mendil
-Alt değiştirme bezi
-Prima
-Pişik kremi
-Önlük
-Mama için kaşık ve hipp meyve püresi
-2 tane mendil (eskiden çok kustuğu için daha çok taşırdım.artık terlediğinde sırtına koymak için taşıyorum daha çok)
-Çıtçıtlı body, uzun kollu body, patikli pantolon, eşofman altı veya tayt,patik (giydiği şeylerden yedek taşıyorum.eğer dışarıda kalacağımız süre uzunsa 2 takım her birinden)
-Hırka ve penye yelek
-Suluk
-Birkaç tane oyuncak
-ERIS antibakteriyel sprey

Bunlardan biri bile eksikse vay halimize. İlk defa başımıza geldi geçen hafta ve öyle kötü bir zamanda geldi ki bu çantayı eksiksiz hazırlama işini gerçekten ciddiye almak gerektiğini bir kez daha anladım. Alışveriş merkezine gitmek üzere yola çıkmıştık ama daha 10 dk gittikten sonra Eda öyle bir kustu ki evden çıkmadan önce yediği her şeyi çıkardı. Montundan içindeki külotlu çoraba kadar her şey battı. Annemlerin eve daha yakındık, hemen oraya gittik ama bir baktım çantada yedek patik yok, külotlu çorap yok! Üstünü komple değiştirmemiz lazım! Annem koşa koşa gitti yakın bir tuafiyeden aldı bir şeyler. Her daim yanımızda ve eksiksiz olması gereken önemli bir çanta benim kızımın çantası :)

11 Nisan 2011 Pazartesi

Uykusuz gecelere dönüş

Bu keyfimiz kısa sürdü ne yazık ki..Eda 1 haftadır gece uyutmaya götürdüğümde ağlamaya başlıyor. Artık çoğunlukla kucağımda sallayarak uyutuyorum. Geceleri de hiç huzurlu uyumuyor, ağlayarak uyanıyor sık sık uykusundan. İki ihtimale bağlıyorum; ya üst dişlerinden dolayı ya da kötü bir rüya görüp korktuğu için. İkinci ihtimali düşük gördüğüm için üzerinde fazla durmuyorum.
Bazı geceler ikimiz uyuyoruz. Yanımdayken de değişen bir şey olmuyor. Alt dişler çıkarken de benzer şeyleri yaşamıştık ama bu kadar uzun sürmemişti. Üstler daha fazla zorluyor sanırım. Uykuyu bu kadar çok seven ben,geceleri uykusuz kalınca tüm gün ruh gibi dolaşıyorum. Kaç yaştır annenin deliksiz uykuya kavuştuğu yaş? Çok var cevabını ben de biliyorum ama en azından gece 1 sefer uyanayım,o da olur.
Diş çıkartırken her çocuk bu kadar zorlanmıyor. Mesela bende annem hiç sorun yaşamamış. Ne ateş, ne uykusuzluk,iştahsızlık hiçbirine neden olmamış. Kızım uykusuzluk konusunda annesine benzeyeceğine bu konuda benzeseymiş keşke. Aslında eczanelerde satılan jeller var rahatlatmak için; ama dediğim gibi sadece rahatlatıcı özelliği var. Bir süreliğine rahatlatıyor olabilir ama sonrasında yine aynı. Çevremde bu jelleri kullananlar var. ‘Gece ağladığında sürüyorum ve ağlamayı kesiyor, çok memnunum’ diyenler de var. Bense kullanmayı tercih etmiyorum. Neticede uyuşturan bir şey, pek masum bir şey olduğunu sanmıyorum. Cildine merhem sürerken bile ne kadar düşünüyoruz ki bu diş etlerine sürülüyor. Diş hekimi tanıdıklarımıza da sormuştum bu konuyu ve yaptığım araştırmada 3 kişiden ikisi olumsuz bakıyordu bu jellere. Çok kapsamlı bir araştırma olmasa bile çoğunluk benim için önemli :) tabii kendi iç güdülerim de..Doktorumuza sorduğumda ise yine yüzeysel bir cevap aldım; kullanabilirsin ama onun yerine pırasa,soğan verebilirsin kaşıması için. Yani kullansan da olur kullanmasan da..
Kuzucum acı çekmesin ben de bunu istiyorum elbette ki ama nasıl ki gazı varken bir şey yapamıyoruz, en fazla rahatlatması için doğal çaylar veya damlalar kullanıyoruz bu da öyle bir şey. Yaşanacak bir süreç..
Belki de ağrı eşiği denen şey böyle oluşuyor. Herkeste gaz sancısı veya diş huzursuzluğu yaşanmıyor. Bunu yaşayan bebekler belki de ileride ağrıya daha dayanıklı olacaklar kimbilir. Allah bunun gibi her bebekte görülebilen, olağan ağrılardan başka ağrı,sızı,dert vermesin.

6 Nisan 2011 Çarşamba

Gereksiz eşyalar listesi

O da lazım olur bu da lazım olur diye diye evi Eda için aldığım şeylerle doldurdum. Özellikle mutfak bu açıdan müdahale edilmesi gereken bir durumda.
Liste eminim gün geçtikçe uzayacak..

1.       Yoğurt yapma makinesi



Bir süre kullandım, çok da memnundum ama sonra baktım mayaladığım yoğurtlarda garip bir koku oluyor. Ben de klasik yönteme dönüp tencerede mayalamaya başladım. Mis gibi oluyor böyle de. Yoğurt makinesinin sadece kavanozlarını kullanıyorum şu an J

2.       Soğuk buhar makinesi


  
        Eda tüm kış öksürünce bunu alma gereği duyduk. Burnu da çok tıkalıydı o zamanlar. Kısa bir süre kullandık aslında ama şu an sadece odasında yer kaplıyor.

3.       Parmak diş fırçası



Şimdilik gereksiz gibi duruyor. Diş hekimi amcamız diş temizliği için yemeklerden sonra mendilleriyle hafifçe silmemizin yeterli olduğunu söyledi. Onu bile yapmıyoruz aslında.

4.       Biberon ısıtıcı



Belki kimilerine göre çok kullanışlı bir alettir ama ben geceleri şimdilik mama hazırlamadığım için kullanma gereği duymadım ve henüz satın almadım. Cezvenin içine sıcak su koyup ısıtıyorum sütlerini.

5.       Mama sandalyesi



        Tabiki çok gerekli ancak öyle pahalı bir şey almaya gerek yokmuş. Ben chicco’dan aldım. Ikea’nınki yeterli olurmuş. Hem fiyatı uygun hem de diğeri gibi hantal değil.

Çocuk doktorundan beklentilerim

Çok büyük beklentilerim yok aslında ama nedense şimdiye kadar içime sinen bir doktorumuz olmadı. Aslında doktorumuz tek, ama birkaç alternatif de denemedim değil. Dönüp dolaşıp yine kendi doktorumuza geldim yine de. Doğuma giren doktoru biraz soğuk ve suratsız buldum. Yine de ilk ay kızımı ona muayene ettirdik. Sonrasında birkaç kez telefonla ulaşamayınca aynı hastanede farklı bir doktora götürmeye başladık. Bu seferki bayandı ve çok güleryüzlü,ilgili biriydi. Başlarda memnundum da ama sonraları baktım ben sorarsam cevap veriyor, hiçbir şeyi ayrıntılı anlatmıyor. Yani kısaca biraz üstünkörü buldum. Bu kış öksürük şikayetiyle çok gittik doktorumuza. Boğazı kızarmış, nezle gibi teşhislerle ilaç veriyor. 1 hafta kullanıyoruz, sonra kontrole gittiğimizde bir şeyi kalmamış ilaçları keselim diyor ama öksürük devam. Neyi var? Hiçbir şeyi..Ee niye öksürüyor? Tükürük bezleri fazla çalışıyor dişleri çıktığı için ve genizi dolu o yüzden. Bütün kış öksürdü kuzum,hala da devam ediyor. Belki söylediği gerçekten doğru ama öyle az bilgi veriyor ki insanın aklına oturmuyor tam. Ek gıdalara geçişimiz de bu şekilde oldu mesela. Yasakları saydı, öğünleri saydı geçti. Oysa biliyorum ki bazı doktorlar tarifler bile veriyor.

Beklediğim şeyler kısa kısa şöyle:

-Güleryüzlü olsun. Zaten çocuklar odaya girince bile anlıyor doktora gittiğini, o yüzden doktor da suratsız olursa hiç çekilmez oluyor. Bu anlamda doktorumuz çok iyi.
-En önemli madde tabiki alanında uzman olması. Bu konuda da doktorumuz iyi sayılabilir.
-İlgili olması. Bir an önce muayene edeyim de işim bitsin mantığı olabiliyor malesef. Bu anlamda da memnunum.
-Çok zorunlu olmadıkça ilacı tercih etmemesi.
-Yeterli bilgiyi vermesi. Zaten deneyimli olmayan bizler doktorun ağzından çıkacak her şeyi pür dikkat dinliyoruz. O yüzden ne kadar çok bilgi verirse o kadar memnun ayrılıyoruz. Örneğin ablamın doktoru yedirebileceği ekmek markasını bile önermişti. Bahsettiğim gibi bu biraz eksik bizde.
-Her an ulaşılabilir olması. Çok önemli bence ve bu anlamda da biraz şikayetçiyim. Tamam,cep telefonu var ve çoğunlukla da açıyor ama hastası varsa,ameliyattaysa veya başka bir nedenden ötürü açamadıysa geri dönmüyor. Çok şey istiyorum belki ama bunu yapan doktorlar var neticede.

Doktorlarımızdan Allah razı olsun ve hiçbir zaman ellerine düşürmesin, sadece rutin kontroller için gitmek zorunda kalalım inşallah.

Popüler Yayınlar

Recent News