http-equiv='refresh'/>

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Ruhumuzu müzikle besleyelim

Eda ne işin yaparsa yapsın mutlaka sanatla uğraşsın istiyorum. Doğru yönlendirme ve biraz istekle mümkün aslında, neden olmasın ki? Mutlaka profesyonel olacak diye bir şey yok. Sadece hobi olarak bile olsa bir enstrüman çalması çok önemli. Keman virtüözü olsa da mutluluktan uçmam değil hani. Bence işini severek yapmanın yolu sanatla uğraşmaktan geçiyor. Bir tiyatrocu, ressam bilmiyorum ki işini sevmeden yapsın.
Mutlaka müzik olacak değil, sanatın her dalı güzel ama diğer beceriler biraz daha büyüdükçe ortaya çıkıyor. Müzik için ise daha erken yaşlarda biraz temelleri oluşturmak gerekiyor.
Korupark’ta açılan Kids studio bu anlamda çok güzel bir aktivite programı sunuyor. Programları 0-5 yaşa hitap ediyor; müzik temellerinin oluşumu için en önemli yaşlar. “Kindermusic” adını verdikleri müzik ve hareket programı ile çocuklara ritim duygusu kazanma, yaratıcılık,dans etme, kendi yaşıtlarıyla aynı ortamda bulunarak sosyalleşme,sesleri taklit etme, enstrümanlarla tanışma gibi olanaklar sağlayarak gelişimlerine katkıda bulunuyor.

-Bu alanda lisanslı uzman eğitmenler
-Her yaş sınıfına göre bölünmüş gruplar
-Yaşa göre seçilen programlar ve müzik türleri
-Ücretsiz deneme sınıfları

Bu maddeler Kids studio’yu öne çıkardı; ancak işletme sahibi ile görüştüğümde bizim yaş grubumuzun haftaiçi faaliyet gösterdiğini öğrendim. Ne yazık ki bizim mesai saatlerimiz içinde.

Bu dönem için kendi arkadaşlarımız arasında buna benzer bir aktivite planladık. Her hafta Eda’nın yaşıtı olan 4-5 arkadaş ile buluşup enstrüman çalmaya ve müzik dinlemeye karar verdik. Her seferinde farklı bir konseptimiz olacak. Aramızda bu konuda uzman biri yok ve amacımız sadece müzikle biraz olsun haşır neşir hale getirmek çocukları. Bakalım başarılı olabilecek miyiz..
pia pia piano :)


HB

24 Mayıs 2011 Salı

Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz





Bu deyim Eda için söylenmiş gibi..Mecazi anlamıyla değil ama gerçek manası ile. Hikayeye baştan başlarsak;

yüzündeki ifadeden belli oturmayı ne çok sevdiği :)

Geçen hafta malum 19 mayısın Perşembe gününe denk gelmesiyle çoğunluk dört günlük tatil fırsatını değerlendirmek istedi. Eşim Cuma günü izin almayı planlamadığı için benim süt iznim sayesinde birleşen tatilimi evde  geçirecektim. Sonradan acaba Cuma yerine Perşembe çalışıp 3 günlük bir Cunda gezisi mi yapsak dedik. En son, Çarşamba günü aldığımız kararla 4 gün tatil yapıp eşimin ailesinin yanına, Muğla’ya gitmeye niyetlendik. Apar topar valizler hazırlandı, Eda’nın yolda yiyeceği şeyler konuldu ve Perşembe sabahı Eda uyurken yola çıkıldı. 2 saat kadar uyudu kızım. Uyandığında Manisa’da mola verdik. Kendimiz de kahvaltı yapmamıştık. Güzelim köy kahvaltısı geldiğinde Eda’ya kahvaltısını yedirmeye çalışıyordum. En zor öğünümüz olan kahvaltısını güç bela yarılamışken Eda elindeki ekmek nedeniyle tüm yediğini çıkardı ve bir daha da ağzını açmadı. Ben soğuk kahvaltımdan bir şeyler atıştırdıktan sonra yola çıktık yeniden. Biraz sonra Eda araba koltuğunda sıkıldı. Oyuncak, telefon hiçbir şey onu orda oturtmaya yetmedi. Kucağımda gitti bir süre, aralarda yine koltuğuna geçirdim. Öyle idare ettik Bodrum’a kadar. Yol yorgunu kızım belki dinlenir, uyumak ister diye uyutmaya çalıştım vardıktan birkaç saat sonra. Ama nerdeee, yol yorgunluğu kim Eda kim?



Haftasonu gayet güzel geçti. Eda babaannesi, dedesi ve amcasıyla özlem giderdi, balkon keyfi yaptı, bisiklete bindi, sahilde yürüyüş yaptı. Biz de aynı şekilde özlem giderdik, denize girdik, güneşlendik. Cennet Ege’nin pırıl pırıl denizi, yemyeşil doğası çok iyi geldi.

 



derin düşüncelerde :)




Pazar günü yeniden yolda geçti. Bu sefer daha kötü..Eda sadece 1,5 saat uyudu ve sürekli kucağımdaydı uyanık olduğu süre boyunca. Şarkı söyledik, oyun oynadık, etrafa bakındık, her şeyi denedik ama sonuç değişmedi. Hepsinden hemen sıkıldı. Uykusu olduğu halde uyumadı. Eve döndüğümüzde pestili çıkmış haldeydi. 8 saat boyunca arava süren babasının ve tüm bu oyalamacadan dolayı annesinin de..


Yolculuğu bir türlü sevemedi Eda. Yolda mutlaka koltuğa bağlanmalıdır çocuklar. Evet,olması gereken bu. Güvenlik anlamında da mutlaka oturmalı. Çocuk arabayı seven 80 % lik gruba giriyorsa bunu yapmak da söylemek kadar kolay. Arabada uyuyan çocuklar, etrafı izleyen çocuklardan olmasın, ben oyunlarla onu orada tutarım. Peki hiçbiri fayda etmiyorsa, çocuk durmadan ağlıyorsa?

Haziran sonundan başlamak üzere bu yaz her haftasonu şehir dışında bir etkinlik var. Alışmazsa ikimiz için de yollar zor bitecek.

HB






16 Mayıs 2011 Pazartesi

Küçük bir itiraf

Kızım hayatıma girdiğimden beri günler su gibi hızlı akmaya başladı. Özellikle de işe başladıktan sonra tam bir koşuşturma havasına girdik. Sabah erkenden uyan, Eda’yı anneye bırak, işe git, akşam işten çık, annemlerde yemek ye (bu kısmı koşuşturmamı önemli ölçüde hafifletenlerden),eve dön, Eda’ya mama hazırla ve yedir, uyut, biberonlarını sterilizatöre koy ve doğru yatağa..Haftasonu da farklı değil aslında. Aralar iş yerine Eda’ya mama hazırlamak, yemek yedirmek, uyutmak ve onunla oynamak ile doluyor sadece. Yani yine 5 dakika oturmadan geçiyor. Asla şikayet etmiyorum. Çocuk bakmanın zaten kolay bir şey olmadığını biliyorum. Bebeği olan her ailede durumların az çok aynı olduğunun farkındayım. Hatta ben şanslı da sayılırım. Annemlerle aynı şehirde yaşıyorum ve anneciğim sağolsun her konuda bana destek. Sadece yapmayı özlediğim birkaç ufak şey var. Bir tanesi ayaklarımı uzatıp televizyon seyretmek. Dizi izlemeyi çok özledim. How i met your mother’ı açıp hiçbir şey düşünmeden sadece gülmeyi.. Seni engelleyen ne ki çocuk uyuduktan sonra izle televizyonunu diyenler olabilir. Yorgunluk olmasa yapılır da bu koşuşturma ona da izin vermiyor ne yazık ki. Uyku galip geliyor böyle isteklere.
Eda’nın ben evdeyken annemde olmasına sıcak bakmıyorum. Sebebi malum; zaten tüm gün göremiyorum çalıştığım için. Evde kaldığımda da birlikte olmayı istiyorum. Hele hele gece annemde kalmasına asla razı olmam çok gerekli bir durum olmadıkça. Anneme bazıları “gece niye bırakmıyorlar, her akşam alıyorlar mı” diye soruyormuş. Açıklama yapmaya bile gerek yok aslında. Bu yaşta bir çocuk annesinden ne olursa olsun ayrılmamalıdır bence. Belli bir yaşa geldiğinde zaten kendisi isteyip kalacaktır ama daha çok ufak bunun için.
Hal böyleyken açıktır ki daha benim bu özlediğim keyfim için daha önümde uzun bir süre var. Hayalini kurduğum şey, kızımın büyümesi ve üçümüzün bu keyfi sürmesi. Sorun değil, ben çizgi film de izlerim. Hatta Buz Devri’ni seyrederiz birlikte. Sünger Bob’u izleriz. Sinemaya gideriz. Sinemaya gitmeyeli o kadar çok zaman oldu ki..Eda’yı bırakıp gitsek de aklımız onda kalıyor. Hep aynı düşünce..Onunla vakit geçirmek varken... Büyüsün kuzum, hepsini birlikte yapalım inşallah..

HB

12 Mayıs 2011 Perşembe

Eda 10. ayını bitirirken

2 gün sonra 10. ayımız bitiyor. Benim minik kuzum büyüyor ve annesi ona her gün daha fazla aşık oluyor.
Doğumgününe daha 2 ay var. Ben şimdiden heyecanlanıyorum. İlk yaşa özel bir heyecan bu herhalde. Nasıl bir kutlama yaparız henüz planlamadım tam olarak ama doğumgünü için yapmayı istediğim birkaç hazırlık var: Eda takvimi, kitap ayıracı ve Eda’nın fotoğraflarından oluşan bir slayt gösterisi. Özellikle slayt gösterisini parti yapmasak veya orada kullanmasak bile anı kalması için istiyorum.
10 aylık Eda’nın şu ara yaptıklarına gelirsem..

®Parmak emmeye devam ediyor.
®Baş baş,alkış,bitti gitti,gel gel,öpücük yapıyor.
®En sevdiği oyuncak ayıcıklar. Aslında ayıcığa karşı bir sempatisi var. Geçen gün televizyonda ayılarla ilgili bir görüntü çıkınca ekrana yapıştı J
®Günde 2 defa uyuyor. Kısa kısa da olsa..
®4 tane dişi var ve bu ara dişlerini birbirine sürtüp gıcırdatma huyu edindi.
®Oyun parkının kenarlarına tutunup etrafında sıralıyor.
®Yavaş yavaş tay durma süresi uzuyor.
®Pütürlü yemeyi beceremese de yavaş yavaş alışmaya çalışıyor.
®Ananesine ve babasına çok düşkün. Bu yüzden ara sıra annesini kıskandırıyor.
®Kaç yaşındasın diye sorunca parmağıyla 1 yapıyor.
®Hala emekleyemiyor. Sadece geri geri gidebiliyor.

Maşallah kızıma... Sağlıklı, huzurlu günleri olsun kurabiyemin.

HB

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Blogcu Annedeyim


İçimi Blogcu Anneye döktüm. İşte burada...

Koltuğumuzun tanıtımı

            Araba koltuğumuzu yaklaşık 3 hafta önce aldık. Kararsız olduğum bir konuydu oto koltuğu. 9-18 kg ile 9-36 kg seçenekleri arasında kararsız kalıp internet üzerinde araştırma yapmıştım. İlkinin avantajı yatar pozisyona gelebilmesi ve daha konforlu olması. Kilo aralığı çok fazla olmayanları tercih ediyordu çoğu anne. Diğerinin en büyük avantajı ise çocuk büyüyünceye kadar ihtiyacını karşılaması. Bu modeli aldıktan sonra bir daha koltuk almaya gerek kalmıyor.
Ben çoğunluğu dinlemeyip ikinci seçeneği tercih ettim. Recaro markasının Young Sport modeli. Recaro Alman markası ve F1’in resmi koltuk üreticisi. Yüksek güvenlik testlerinden geçmiş (advances side protection etiketli) , baş desteği var, microfiber kumaşla kaplı olduğu için terletme ihtimali az. Yatış pozisyonu, diğerleri kadar olmasa da hafif bir eğim verecek kadar mevcut. İçinde destek minderi var; bu hareket kısıtlılığı sağlıyor. Belli bir kiloya geldiğinde çıkartılıyor. Böylece kilo aralığının büyük olmasının yol açtığı konforsuzluk ortadan kalkmış oluyor. Hem ekonomik hem de kullanışlı geldiği için biz bu modeli tercih ettik. Şimdilik çok da memnunuz,o yüzden reklamını yapayım dedim.

HB

10 Mayıs 2011 Salı

Zorlamayla olmaz bu işler

      Her insan aynı değil. Bebeklerimizi de diğerleriyle kıyaslamamalıyız o yüzden. Bu yanlışa ara sıra ben de düşüyorum diğer anneler gibi. Eda doğduğundan beri hiçbir zaman iştahlı bir bebek olmadı. O kadar bol anne sütü olmasına rağmen hep zorlamayla beslendi. Ek gıdaya geçtikten sonra yine saatle beslemeye devam ettim. Öğün araları 3 saati geçmedi hiç. Bu konuda benim yaptığım yanlış yediği miktarı başka bebeklerinkiyle kıyaslamak oldu. Stokladığım sütler tükenene kadar muhallebisini ve tahıllı mamalarını anne sütüyle hazırladım. Mamaların üzerinde yazan tarif 200 cc ölçüyle hazırlanıyordu. Eda’nın şimdiye kadar 150 cc den fazlasını yediğini hatırlamıyorum. Hatta 150 cc benim zorlamamla yemişti. Ortalama 120 cc süt ile hazırladığımda ona yeterli geliyor. Bu durumu, bebeği Eda ile yakın yaşta olan arkadaşlarıma sorduğumda “120 cc çok az,onu kaç ay önce yiyiyorduk biz. 200-240 cc arası yemeli” gibi yorumlarla karşılaştım. Bunun üzerine zorladım zaten yesin diye ama her bebeğin aynı olmadığını gözden kaçırmıştım.
     Bebeğimi diğerleriyle kıyaslamıyorum artık. Bu yorumları yapanların bebekleri belki de çok iştahlı, belki de Eda gibi minyon yapıda değil. 9.ay kontrolünde kilomuz daha 8,5 kiloydu. Kilosu 10 kiloya ulaşan bebekler var oysa. Onların yedikleri miktar elbette ki daha fazla olacak. Kilosu ortalamanın üzerinde olmasın varsın. Doktorumuzun yorumladığı gibi az ve sık yemesi onun için daha iyi. Herkesin yeme alışkanlığı aynı olmayabilir. Bizler için de böyle değil mi? Tabak dolusu bir yemek herkesi aynı ölçüde doyurmaz. Bazılarımıza fazla gelir bitiremeyiz, bazılarımıza ise yetmez. Benim kızım da annesi gibi az yiyenlerden J Şu anda kimsenin söylediğine, yaptığına bakmıyorum. Yeter ki yemek seçmesin mümkün olduğunca..Her şeyden yesin, az az da olsa..

HB

5 Mayıs 2011 Perşembe

Spor meselesi

Yapılacaklar listesinin bir maddesini daha gündemime almış bulunuyorum. Dün akşam itibarı ile spor yapmaya başladım! İş çıkışı spor salonuna gittim. Tabii ki yemek yemeden..Yürüyüş ve bisikletle başladık. İlk gün olduğu için o bile beni yormaya yetti. 150 kalori yakacağım diye terler içinde kaldım. Meğer o yediğimiz çikolataların kalorisi 2 dakikada alınırken 1 saatte anca yakılıyormuş. Spor çok ama çok iyi geldi. Öyle ki akşam yemeğine bayılan ben spor çıkışı bile bir şey yemek istemedim. Açlığımı unutturdu resmen. Spor hocası bu yaşa kadar spor yapmamış olmama kızdı aslında ve haksız da değil. O kadar boş zaman varken neden değerlendirmemişim anlamak mümkün değil. Aslında zaman şu anda benim için büyük problem. Daha önce de yazdığım gibi evimize çok yakın bir spor salonu ile anlaşmıştım zamandan tasarruf etmek için; ama annem artık Eda’ya kendi evinde bakmaya başladığından bu avantaj şimdi dezavantaja dönüşmüş durumda. Kızıma ayırdığım zamandan çalıp bu işe kalkıştığım için ne kadar kötü hissettiğimi de yazmıştım. Tam da bunun üstüne dün annemle şöyle bir konuşma yaşadık telefonda:
-Anne Eda gündüz çok iyi uyumamış. Biz gelip alana kadar uykusu gelir. Sen muhallebisini yedirirsin. Hatta çok uykusu gelirse uyutabilirsin de.. (Muhallebiyi tam yatmadan önce yiyiyor,yani saat 9 gibi ve gündüz iyi uyumadıysa 9 buçukta yatırıyorum. Diğer türlü de saat 10 da.)
-Siz kaçta geleceksiniz ki?
-Bilmiyorum ki,9-9 buçuk gibi geliriz. (İlk gün olduğundan ne kadar süreceğini kestiremedim.)
-Aaa ama çok geç, ne zaman görecek bu çocuk sizi. Hiç sizinle zaman geçiremiyor.

Bunun üzerine benim alınmam ve kendimi savunmaya çalışmam...”Normalde 2 saat spor yapılması gerekirken ben sadece 1 saat yapıcam,o kadardan ne olur!Neden böyle söylüyorsun ki şimdi sanki!” Annem de kötü niyetli değil tabii ki, çok da haklı hatta belki ama işte ben zaten kendimle bu konuda tartışırken bir de annemden aynı şeyleri duymak iyi gelmedi. Biraz fazla tepki verdim sanırım.
Çalışan bir anne olarak kendim için zaman ayırmam yanlış mı acaba? Biraz daha büyüdükten sonra mı yapmalı? Eve yürüyüş bandı mı almalı? Bir sürü soru kafamda cevabını bekleyen...

HB

4 Mayıs 2011 Çarşamba

En güzel ve eşsiz hediyem


Bana anne olmayı, duyguların en güzelini hediye eden kızım, Edam seni çok ama çok seviyorum. Hayatımıza renk kattın. Geçen sene bu zamanlar 7 aylık hamileydim ve ilk anneler günümüzdü. Şimdi neredeyse 10 aylıksın, büyüyorsun. Senin büyüdüğünü izlemek paha biçilemez. Daha nice nice anneler gününde birlikte oluruz inşallah.




Annelik;

◦Her an yavrusunu düşünmekmiş.
◦“Maşallah”kelimesini hayatında hiç kullanmadığı kadar kullanmakmış.
◦Öğlene kadar uyumaya bayıldığı halde gece defalarca uyanmaktan şikayet etmemekmiş.
◦En keyif alarak yaptığı şeyi bile yavrusu olmadan yapmayı istememekmiş.
◦Bir yudum fazla anne sütü içsin diye en kötü ortamlarda bile süt sağmaktan vazgeçmemekmiş.
◦Bir gülüşü için her türlü şebekliği yapmakmış.
◦Bebekliğinden itibaren onunla yaşanacak günler için hayaller kurmakmış.
◦Kalbindeki sevgiyi tarif edememekmiş.
◦Artık Hatice değil,Eda’nın annesi olmakmış.

  İyi ki varsın bebeğim.

  HB

3 Mayıs 2011 Salı

Ne öyle ne böyle

Havaların ısınmasıyla daha çok aktivite yapma isteği ortaya çıkıyor. Kışın eve kapanmıştık,sorun yoktu. Şimdi ise dışarı çıkmaya ihtiyaç duyuyor insan. Kısa süre için bir yere gideceksek yine problem yok. Asıl sorun Eda’yı götürmemek gereken durumlarda başlıyor. Neden götürmemek gerekiyor?
Uyku saati, yemek saati dışarıda çok zor takip ediliyor. Hadi yemeği hazır şeylerle hallettik diyelim de uyku için bir şey yapamıyoruz. Çünkü bizim kız çoğunlukla öyle arabasında gezerken falan uyumuyor. Öyle olunca uyku düzenini bozacağımıza hiç götürmeyelim diyoruz. Bıraktığımız kişi ananesi, yani emin eller. O konuda gayet şanslıyım ve çok şükrediyorum. Ama işte Eda’yı götürmeyince bu sefer de aklım hep onda kalıyor. İşteyken olduğu gibi değil,daha farklı. O da yanımızda olsaydı keşke,zaten tüm gün çalışıyoruz,çok az görüyoruz haftasonu bari hep onunla olalım  diyorum. İki türlü de tam anlamıyla rahat edemiyorum yani.
Gittiğimiz yerleri uykusuna göre ayarlayıp onu da götürüyoruz çoğunlukla ama asıl onun gidemeyeceği yerler var ki işte asıl vicdan azabı o zaman oluyor. Mesela bu hafta başlayacağım spor macerası..Aylar öncesinde yazıldım biraz vücut toparlar hem de değişiklik olur diye. Evin çok yakınında bir spor salonu buldum. Nasıl olsa annem bizde bakıyordu Eda’ya. Sporumu yapıp hemen eve geçecektim. Haftada 2-3 saat ayıracaktım sadece. Planlar değişip annem Eda’ya kendi evinde bakmaya başlayınca spor salonunun yeri anlamsız,hatta çok ters hale geldi. Şimdi o düşündüğüm 2-3 saat 4-5 saate çıkacak. O zamanı kızımla geçirmek varken ne gerek var ki böyle bir şeye..Neyse ki sadece 1 aylığına üye oldum,deneyip yürütebiliyorsam devam edecektim. Denemeden sonucu tahmin edebiliyorum şimdiden.
Blogcu annenin forumunda bir başlık var;”...anne denir” diye. “Yanında olsun veya olmasın aklı her an yavrusunda olan kişiye anne denir”. 9 ay boyunca her an birlikteydik,o yüzden mi ayrı vakit geçirmek zor geliyor acaba?

HB

Popüler Yayınlar

Recent News