Bu sağlıksız yiyecek ikramları ve satışları benim çok canımı sıkıyor. Dahası bu konuya bakışımla ilgili aldığım eleştirilerle zor başa çıkıyorum.
Size komik ya da saçma gibi görünecek ama benim bu konuyla ilgili birkaç önerim var:
1.Markette gezerken renkli renkli resimleri, tam da çocukların sevdiği çizgi film karakterleriyle ambalajlanmış ürünleri görmek istemiyorum ben. Kendini yerlere de atsa her istediğini almıyorum; fakat bir noktada da mecbur kalabiliyor insan. Sırf üstündeki Sünger Bob’a kanıp meyveli süt aldırabiliyor mesela. Bazen de aldırdığı abuk sabuk şeyleri eve gelince unuttuğu anda sakladığımı ya da çöpe attığımı biliyorum. Yazık günahtır.
Önerim; abur cubur satılmasın demiyorum. Yediren yine yedirsin ama bu ürünlerin satıldığı ayrı bir bölüm olsun. Nasıl ki bazı marketlerde kahvaltılıklar ayrıdır, hatta ayrı bir odadadır. Onun gibi bir şey olabilir. Çocuk orayı öğrenmediği sürece sorun olmaz.
2.Misafirlikte verilen ikramlar benim bütün huzurumu kaçırabiliyor bazen. Neden bir ev sahibesi de yüzde yüz sağlıklı ikramlar sunmaz. Yok, aslında ben masrafsız misafirimdir. Dışarıdan alınmış sağlıksız ikramlar yerine sadece bir çayı tercih ederim. En azından keyfim kaçmamış olur. Mesela geçen akşam gittiğimiz bir akrabamız sağolsun çiğköfte getirdi ortaya. Eda da herkesin yediğini görünce (sadece ben yemiyordum) yemek istedi tabi. Ben de hiç almıyor değilim, ama temizliğinden emin olduğum yerden alıp ondan yediriyorum. O da sınırlı, zaten çok yiyici bir çocuk değil. Gel gör ki yanında yiyen bir çocuk olunca tüm çocuklar açlıktan çıkmış hale dönüşüyor. Bizimki de ölçüyü biraz kaçırmaya başlayınca müdahale ettim. Sonuçta herkesten tepki aldım. Yiyen çocuğa neden karışıyormuşum.
Önerim; nasıl sigara içen ebeveynler çocuğundan saklı saklı içiyorsa misafirler de çıksın balkonda yesin böyle şeyleri. Çok mu zor!
3.Geçenlerde Blogcu Anne Elif bahsetmişti twitterda; doktorların çocuğa şeker verme muhabbeti. Benzerini yapan o kadar çok yer var ki. Mesela bir pastaneye oturduk, hemen garson geldi, Eda’ya “bekle bak sana ne getiriyorum” deyip döndü arkasını. Eyvah dedim, geliyor işte lolipop! Eskiden ufaktı ve şeker getiren garsonlara vermemelerini rica ederdim daha uzaktan görünce. Artık bunu yapmam mümkün değil tabi, her şeyin farkında. Dondurma külahı getirdi! Çeşitlilik esas, her zaman şeker olmaz elbette.
Önerim; insanlar biraz duyarlı olsun, biraz da yaratıcı. Hem çocukların ilgisini çeken hem de yararlı bir şeyler vardır mutlaka. Hadi bulamadınız, sadece balona da razıyız biz.
4.Çocuk parklarına yiyecek getirip diğer çocuklara ikram edenlere de kızıyorum. Buradaki yiyecekten kasıt ne anladınız. İyi niyetli olduklarını biliyorum ama yapmayın gerek yok. Çocuğunu parka oyun oynasın diye getirmişsin, orada da yemek yemeyiversin. Oyunla karışık ağzına tıkayım mantığında değilsen tabi.
Önerim; çocuk parkına yiyecek sokmak yasaklansın.
Günümüz ve ülkemiz koşullarında çok zor şeyler istediğimi biliyorum. Fakat aslında bu konuda toplum bilinçlense olmayacak şeyler değil hiçbiri. Önemli olan bu bilincin biraz olsun vurgulanabilmesi. Çok abartıyorum kimilerine göre. Ama gelişim çağında olan hiçbir çocuğun abur cuburla büyümesini istemiyorum. Biz çocukken böyle değildik. Evet, bu kadar kısıtlanmazdık, annelerimiz ufacık bir kaygı bile taşımazdı bu konularda. Çünkü bizim zamanımızda bu kadar gözümüze de sokulmazdı. Çocukluk zamanından bir tek kırmızı paketli çikolatalı gofreti hatırlıyorum. Bir de tombiler vardı. Cips falan da vardı tamam ama 2 yaşımdayken bunların hiçbirini yemiyordum yine de. Bu yaşta bir çocuğa kola içiriliyor artık, gözlerimle görüyorum. “Ne yapayım istiyor, ne yapayım seviyor” geçerli bahaneler değil bana göre. Tadı güzel, tabi ki sevecek, içinde bağımlılık yapan maddeler var tabii ki isteyecek. Sen tanıştırma onu tadı ile, sevmesin; sen sürekli verme ki istemesin. Önce annesi-babası olarak sen bilinçlen ki çocuğun ileride beslenmeden doğan sorunlar yaşamasın.
**Bu yazıyı yazdıktan sonra (geçen hafta yazmıştım, anca açıp düzenleyebildim), geçtiğimiz Cumartesi Eda’yı göndereceğimiz okula karar vermek için birkaç yere gittik. Çok beğendiğim bir okulun öğretmeni çıkarken Eda’ya ödül olarak çikolata verdi. Sonra girdiğimiz okulun müdiresi ise çaktırmadan önce bana “şeker veriyor musunuz” diye sordu, hayır deyince de sticker hediye etti. Yani diyeceğim o ki bu tür ikramlar ya da benzeri şeyler hayatımızın çok içinde. Önemsiyorum o nedenle.
HB