http-equiv='refresh'/>

gereksiz şeyler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gereksiz şeyler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Şubat 2014 Cuma

Özel Hissedin Kendinizi, Bugün Sevgililer Günü

İnsanlık denen şey dayatılanlar topluluğundan başka bir şey değil. Kendilerine söylenen şeylere uymak herkesin işine geliyor. Alışmışız bir kere, ne söylenirse onu yaparız. Kendi kararımızı vermek ve onu uygulamak günlük hayatın çok önemsiz bir kısmını oluşturur.
Mesela Mayısın şu günü anneler günü denir, biz annelerimize hediye almayı akıl ederiz. Daha doğrusu o günün kendisi zaten “git annene hediye al” der. Tabi alışveriş merkezlerinde onca kalabalığın içinde yürümen, hediye seçebilmen ve kasa sırasında bekleme sabrını göstermen şartıyla. Yılın diğer günleri mi? Ne gerek var, zaten takvim sana hangi gün hediye alacağını söylüyor. Diğer günler için sen yorma kendini.
Edacım geçen sene anneler gününde yaşça artık bu olguyu anlayabilecek kıvama gelmişti ve sağolsun bana anneler günü için bir şarkı yazmıştı, yani uydurmuştu kendince. O sıralar da şarkı söylerken kayıt altına almak için bol bol video çektiğimiz için aklında kalmış olmalı; şarkıyı bitirdikten sonra “hadi şimdi bu şarkıyı yükle anne” diyerek beni biraz gülümsetmişti. Aaaa bir de anneler günü, babalar günü derken en sonunda isyan edip “Edalar günü neden yok” dediğini hatırlıyorum.

Bugün Sevgililer Günü. Yine saçma sapan hediye çılgınlığından başka bir şey değil. Maksat birileri para kazansın, birileri kazıklansın. Sevgi pıtırcıkları beğenmediği hediyelere bayılmış numarası yapsın. Sevgilisi olmayanlar da hüzünlensin gereksiz yere. Yok mu böyle günleri yok etmenin yolu? 14 Şubat diye bir şey olmasa kimse sevdiğine hediyeler alamaz mı, onu yemeğe götüremez mi? Sudan çıkmış balığa mı dönersiniz hepiniz? Herkes toplu halde mi yapmalıdır bu sevgi gösterisini?



 Bir tek doğum günlerine saygı duyuyorum. Hediye alınacaksa, özel bir şey yapılacaksa tek önemsediğim tarihler doğum günleridir. En azından herkesten farklı ve bu tarihi belirleyen de belli en azından. En kötü ihtimalle doktorun bana özel belirlediği bir tarih. Her gün doğmuyoruz, ama her gün anneyiz, babayız, sevgiliyiz.

Yine de siz bugün daha bir özel hissetmek istiyorsunuzdur belki. Öyleyse tüm Sevgililer! gününüz kutlu olsun bakalım.

HB




10 Nisan 2013 Çarşamba

Kötü bakışlı annelerin azaldığı bir dünya için

Bu sağlıksız yiyecek ikramları ve satışları benim çok canımı sıkıyor. Dahası bu konuya bakışımla ilgili aldığım eleştirilerle zor başa çıkıyorum.
Size komik ya da saçma gibi görünecek ama benim bu konuyla ilgili birkaç önerim var:

1.Markette gezerken renkli renkli resimleri, tam da çocukların sevdiği çizgi film karakterleriyle ambalajlanmış ürünleri görmek istemiyorum ben. Kendini yerlere de atsa her istediğini almıyorum; fakat bir noktada da mecbur kalabiliyor insan. Sırf üstündeki Sünger Bob’a kanıp meyveli süt aldırabiliyor mesela. Bazen de aldırdığı abuk sabuk şeyleri eve gelince unuttuğu anda sakladığımı ya da çöpe attığımı biliyorum. Yazık günahtır.

Önerim; abur cubur satılmasın demiyorum. Yediren yine yedirsin ama bu ürünlerin satıldığı ayrı bir bölüm olsun. Nasıl ki bazı marketlerde kahvaltılıklar ayrıdır, hatta ayrı bir odadadır. Onun gibi bir şey olabilir. Çocuk orayı öğrenmediği sürece sorun olmaz.

2.Misafirlikte verilen ikramlar benim bütün huzurumu kaçırabiliyor bazen. Neden bir ev sahibesi de yüzde yüz  sağlıklı ikramlar sunmaz. Yok, aslında ben masrafsız misafirimdir. Dışarıdan alınmış sağlıksız ikramlar yerine sadece bir çayı tercih ederim. En azından keyfim kaçmamış olur. Mesela geçen akşam gittiğimiz bir akrabamız sağolsun çiğköfte getirdi ortaya. Eda da herkesin yediğini görünce (sadece ben yemiyordum) yemek istedi tabi. Ben de hiç almıyor değilim, ama temizliğinden emin olduğum yerden alıp ondan yediriyorum. O da sınırlı, zaten çok yiyici bir çocuk değil. Gel gör ki yanında yiyen bir çocuk olunca tüm çocuklar açlıktan çıkmış hale dönüşüyor. Bizimki de ölçüyü biraz kaçırmaya başlayınca müdahale ettim. Sonuçta herkesten tepki aldım. Yiyen çocuğa neden karışıyormuşum.

Önerim; nasıl sigara içen ebeveynler çocuğundan saklı saklı içiyorsa misafirler de çıksın balkonda yesin böyle şeyleri. Çok mu zor!

3.Geçenlerde Blogcu Anne Elif bahsetmişti twitterda; doktorların çocuğa şeker verme muhabbeti. Benzerini yapan o kadar çok yer var ki. Mesela bir pastaneye oturduk, hemen garson geldi, Eda’ya “bekle bak sana ne getiriyorum” deyip döndü arkasını. Eyvah dedim, geliyor işte lolipop! Eskiden ufaktı ve şeker getiren garsonlara vermemelerini rica ederdim daha uzaktan görünce. Artık bunu yapmam mümkün değil tabi, her şeyin farkında. Dondurma külahı getirdi! Çeşitlilik esas, her zaman şeker olmaz elbette.

Önerim; insanlar biraz duyarlı olsun, biraz da yaratıcı. Hem çocukların ilgisini çeken hem de yararlı bir şeyler vardır mutlaka. Hadi bulamadınız, sadece balona da razıyız biz.

4.Çocuk parklarına yiyecek getirip diğer çocuklara ikram edenlere de kızıyorum. Buradaki yiyecekten kasıt ne anladınız. İyi niyetli olduklarını biliyorum ama yapmayın gerek yok. Çocuğunu parka oyun oynasın diye getirmişsin, orada da yemek yemeyiversin. Oyunla karışık ağzına tıkayım mantığında değilsen tabi.

Önerim; çocuk parkına yiyecek sokmak yasaklansın.

Günümüz ve ülkemiz koşullarında çok zor şeyler istediğimi biliyorum. Fakat aslında bu konuda toplum bilinçlense olmayacak şeyler değil hiçbiri. Önemli olan bu bilincin biraz olsun vurgulanabilmesi. Çok abartıyorum kimilerine göre. Ama gelişim çağında olan hiçbir çocuğun abur cuburla büyümesini istemiyorum. Biz çocukken böyle değildik. Evet, bu kadar kısıtlanmazdık, annelerimiz ufacık bir kaygı bile taşımazdı bu konularda. Çünkü bizim zamanımızda bu kadar gözümüze de sokulmazdı. Çocukluk zamanından bir tek kırmızı paketli çikolatalı gofreti hatırlıyorum. Bir de tombiler vardı. Cips falan da vardı tamam ama 2 yaşımdayken bunların hiçbirini yemiyordum yine de. Bu yaşta bir çocuğa kola içiriliyor artık, gözlerimle görüyorum. “Ne yapayım istiyor, ne yapayım seviyor” geçerli bahaneler değil bana göre. Tadı güzel, tabi ki sevecek, içinde bağımlılık yapan maddeler var tabii ki isteyecek. Sen tanıştırma onu tadı ile, sevmesin; sen sürekli verme ki istemesin. Önce annesi-babası olarak sen bilinçlen ki çocuğun ileride beslenmeden doğan sorunlar yaşamasın.

**Bu yazıyı yazdıktan sonra (geçen hafta yazmıştım, anca açıp düzenleyebildim), geçtiğimiz Cumartesi Eda’yı göndereceğimiz okula karar vermek için birkaç yere gittik. Çok beğendiğim bir okulun öğretmeni çıkarken Eda’ya ödül olarak çikolata verdi. Sonra girdiğimiz okulun müdiresi ise çaktırmadan önce bana “şeker veriyor musunuz” diye sordu, hayır deyince de sticker hediye etti. Yani diyeceğim o ki bu tür ikramlar ya da benzeri şeyler hayatımızın çok içinde. Önemsiyorum o nedenle.


HB

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Süslü püslü

Kız çocuğu denince akla gelir hemen onu süslemek, cicili bicili giydirmek. Mağazalar da öyle güzel kıyafetlerle dolu ki, mini mini şortlar, askılı elbiseler, kısacık etekler, insanı özendiriyor almaya. Erkek tarafını hediye vesilesi olmadıkça gezmiyorum ama onlar için de satılan cepli şortlara, askılı tulumlara ama en çok da pantalon askılarına bayılıyorum. Şimdiki çocuklar pek şanslı ama anne babaları pek öyle sayılmaz. Zira el kadar kıyafetler biz yetişkinlerinkinden pahalı. Üstelik kullanım sürelerini düşününce maliyeti daha da katlanıyor. Eda doğduktan sonra daha doğrusu hamile kaldığım tarihten itibaren çocuk kıyafetlerine ilgim oluştuğundan  bu tarz kıyafetler satan bir butik açma hayalim ortaya çıktı. Sadece hayal olduğunu belirtmeliyim. Kimilerinin cafe açma hayali vardır, ondan farksız durumda şu an. Maliyetten sözü bu hayale getirerek konuyu saptırdım, neyse..

Eda’nın ufak kalan kıyafetlerini ayıkladım haftasonu ve birçoğunun sadece 1 defa kullanılarak küçülmüşlerin yanına ayrıldığını gördüm. Örneğin Kurban Bayramı için aldığım elbise ve üzerine giydiği hırka. Bayramda daha dört aylıktı, ayakta bile duramayan bir bebeğe elbise almanın gereksizliğini giydirdiğim an anladım zaten. Sürekli kucakta durduğundan elbise yukarıya toplandı durdu. Üzerine giydiği hırka ise kalındı ama ne mont yerine geçecek kalınlıkta ne de her zaman giydirilebilecek kadar ince. Zaten tüm kış ne kadar dışarıya çıktık ki.. Keza astranotu da çok az kullanıldı. Çoğunlukla doktora gidip gelirken giydi. Sanki kara kışta hastaneye yürüyerek gidiyoruz da.. Gereksiz alışveriş konusunda akıllanmış olsam keşke ama geçen hafta penye şortlardan aldım birkaç tane evdekiler yetmediği için. Sonra? Eda’nın doğum gününde bir sürü şort, t-shirt, elbise hediye geldi. Aldığım kıyafetlerin bir çoğunun kaderi yine bayramlıklarınki gibi olacak.

Sağolsunlar birkaç tanıdık kendi çocuklarından kalan kıyafetleri bana gönderiyor. Bu konuda hiç takıntım olmadığı için de seve seve kullanıyorum. Çok güzel kıyafetler geliyor, o ayrı ama marka ve model ayırt etmeden tümünü giydiriyorum. Özellikle eşofman, penye body gibi şeyler çok iyi oluyor evde giymesi için. Ben de yepyeni Eda kıyafetlerini ayırırken içim gidiyor hiç kullanmadıklarım olunca ama kardeş olursa diye de veremiyorum henüz. Eninde sonunda kullanılmasını sağlayacağım bir gün ama bakalım kime kısmet olacak.




Kıyafet neyse de daha aylar öncesinden alınmış tokalar hala kullanılmayı bekliyor. Saçlarımız yeni yeni uzadığı için ben minicik de olsa topluyorum artık. Hevesimi almanın yanı sıra sıcakta çekilmediği için Eda’yı da kurtarmış oluyorum. Tabii o daha bu nesneyle yeni tanıştığı için işlevini bilmiyor. Kafasında bir şey olması ona tuhaf geliyor ve hemen çıkarmak istiyor. Alıştırma safhasındayız.

Süs demişken; bazıları kulağını deldirmeyecek misiniz diye soruyor. Daha düşünmüyorum. Tokayı bile takmak istemeyen çocuk kulağında küpeyi tutar mı? Çekiverir kulağından mazallah..Erkek mi kız mı sorularıyla karşılaşmamız süredursun şimdilik küpe ile bunu belli etme niyetinde değilim. Toka ile olabilir ama J

HB

6 Haziran 2011 Pazartesi

Şimdiki aklım olsa

Gereksiz şeylerle dolu ev daha önce yazdığım gibi. Yeterince araştırmamışım zamanında veya tavsiyelere rağmen kendi bildiğimi okumuşum. Eda’nın odasındaki mobilyalar da şimdiki zevkime hitap etmiyor. Ne biçim zevkse bu, 1 senede nasıl böyle değişiyor anlamadım. Aslında kullanmayla da alakalı biraz. Dükkanları gezerken tamam işte bu çok güzel deyip alıyoruz da eve gelince, eşyalar bizimle yaşamaya başlayınca durumlar değişiyor hesap edemediğimiz bir biçimde.

Uzayan yatak çok kullanışlı. Üzerindeki çekmeceleri indiririz, büyüyene kadar kullanırız böylece. 1 senede benim zevkim değişiyor, yazık o çocuk bebekliğinde yattığı yatağı mı kullanacak eşşek kadar olana dek? Ne gerek var sanki uzamasına? Ikea’da satılan minik yataklardan alsaydık da sonra kızımızla birlikte onun da sevdiği bir oda takımı seçseydikya! Şimdiki aklım yokmuş ki...

Bizim kullandığımız mobilyalarda da aynı..O hantal koltukları alırken aklım nerelerdeymiş acaba? Nesini beğenmiş olabilirim ki?
Sonra o kocaman televizyon ünitesi..Estetik bile durmuyor şimdi bakınca. Ufak bir şey alsak ya da direkt duvara monte etsek iyiymiş. Akıl işte..
Tek tuş bulaşık makinesi..Program ayarlamama gerek yokmuş. Makine o kadar akıllı ki içindeki bulaşıkların kirlilik oranını tespit edip ona göre kendisi uygun programı buluyormuş. Vay canına! Peki o zaman neden hep aynı su,elektrik tüketimiyle çalışıyor? Daha önemlisi bulaşıkları tertemiz yıkamıyor? Klasik bulaşık makineleri dururken gitmiş bunu almışım. Sanki çok zor program ayarlamak!

Bunlarla sınırlı değil ama neyse ki eşyalarla sınırlı değişen zevkler..Evi komple değiştirsek ne fayda, bir süre sonra yenilerin de sonu aynı olacak. Eskitmek nasip olsun hepsini, gerisi çok da mühim değil sanırım.

HB

6 Nisan 2011 Çarşamba

Gereksiz eşyalar listesi

O da lazım olur bu da lazım olur diye diye evi Eda için aldığım şeylerle doldurdum. Özellikle mutfak bu açıdan müdahale edilmesi gereken bir durumda.
Liste eminim gün geçtikçe uzayacak..

1.       Yoğurt yapma makinesi



Bir süre kullandım, çok da memnundum ama sonra baktım mayaladığım yoğurtlarda garip bir koku oluyor. Ben de klasik yönteme dönüp tencerede mayalamaya başladım. Mis gibi oluyor böyle de. Yoğurt makinesinin sadece kavanozlarını kullanıyorum şu an J

2.       Soğuk buhar makinesi


  
        Eda tüm kış öksürünce bunu alma gereği duyduk. Burnu da çok tıkalıydı o zamanlar. Kısa bir süre kullandık aslında ama şu an sadece odasında yer kaplıyor.

3.       Parmak diş fırçası



Şimdilik gereksiz gibi duruyor. Diş hekimi amcamız diş temizliği için yemeklerden sonra mendilleriyle hafifçe silmemizin yeterli olduğunu söyledi. Onu bile yapmıyoruz aslında.

4.       Biberon ısıtıcı



Belki kimilerine göre çok kullanışlı bir alettir ama ben geceleri şimdilik mama hazırlamadığım için kullanma gereği duymadım ve henüz satın almadım. Cezvenin içine sıcak su koyup ısıtıyorum sütlerini.

5.       Mama sandalyesi



        Tabiki çok gerekli ancak öyle pahalı bir şey almaya gerek yokmuş. Ben chicco’dan aldım. Ikea’nınki yeterli olurmuş. Hem fiyatı uygun hem de diğeri gibi hantal değil.

Popüler Yayınlar

Recent News