http-equiv='refresh'/>

26 Eylül 2011 Pazartesi

Eğitim şart da..

Yaşadığımız ülkede mesleğinden memnun olan kişi sayısı kaç acaba? Kaçımız hayalini kurduğumuz mesleğe sahibiz veya kaçımız mesleğimizle alakalı bir işte çalışıyoruz? Türkiye’nin  %11,9’unun içinde “ne iş olsa yaparım” dediği halde işsiz olan kişi sayısı çok mu az? Emek yoğun ülkelerde karşılaşılan tipik sorular bunlar. Eğitim sisteminin oturmadığı ülkelerde çokça olan sorular. 

Sınav üstüne sınav ile okul-dershane arasında geçen bir okul döneminde işsizlik kaygısını daha o günlerden yaşayan bir çocuk bir yerlere gireyim de hangisi olursa olsun düşüncesiyle tercihini yapıyor. Garanti meslek mi, iş imkanları nasıl? Araştırılan noktalar bunlar oluyor. Meslek bana uygun mu, gerçekten severek mi yaparım işimi? ise ikinci planda. Böyle başlayan bir şey elbette “neresi olursa olsun, maaşı tatmin edici olsun yeter” ile devam edebiliyor. Maaş bile bazen görmezden geliniyor. Az da olsa bu profilin dışında kalan idealistler var elbette.



Ne ümitlerle girilen üniversite kapısından ne endişelerle çıkılıyor. Dünya kadar kitaplar hatim ediliyor, ne çok bilgi zihnimize yerleşiyor. Çoğu kullanılmamak ve birkaç sene sonra unutulmak üzere.



Meslek seçimi daha lisede şekillenmeye başlıyor. Kendi hatalarımdan yola çıkarsam;
Yabancı dile ilgim çok fazlaydı. Okul için hiç gerekli olmadığı halde haftasonlarımdan feragat edip İngilizce kursuna gittim. İngilizce öğretmenliği benim için cazipti veya ingiliz dili edebiyatı. Ama okuduğum okulda yabancı dil bölümü matematiği çok kötü olanların seçtiği, dersleri çok umursamayan kişilerden oluşan bir sınıftı. Ben sırf bu nedenle türkçe-matematik seçtim. Hem de böylece daha çok meslek seçeneğim olacaktı. Neyse üniversite sınavına girdik, tercihler yapılacak. Herkese danışıyorum, insanlardan akıl alıyorum. Babam “Öğretmen ol, ben senelerdir özel sektördeyim. Çok ağır çalışma şartları. Öğretmen olursan rahat edersin, kendine-eşine daha çok zaman ayırır, çocuğuna rahatça bakarsın” dedi. Fikrini söyledi ve gerisine karışmadı. Yine yanlışı yapma sırası gelmişti: puanım iyiyken niye bu puanı öğretmenlik yazarak harcayayım! Nasıl bir mantıksa..Üstelik ben tüm gün çocuklarla uğraşamazdım. Sanki yetişkinlere dert anlatmak çok kolay da..Şimdi pişman oluyorum bu düşüncemden dolayı. Hatta çok da kızıyorum kendime. Faydası olmadığını bilerek. Sevmediğim bir işi yaparken güzel yanlarını bulmaya çalışıp kendimi motive ederek. Kim memnun ki işinden, öğretmenler çok mu memnun diye kendimi avutarak. Ben tecrübe ettim, en azından çocuğumu bu konuda doğru yönlendiririm diye sevinerek. Daha önce de yazmıştım; sanatla uğraşmalı ki işini sevesin. Zevk aldığın, kendini mutlu hissettiğin şeyden para kazanmak için sanatçı olmak gerek. Bu benim için çok net. Eda bu konuda ne düşünür, sanatın herhangi bir dalıya ilgilenir mi, çok farklı bir meslek için idealleri olur mu? Belirsiz tümü şu anda. O gün bizim ülkemizde de Avrupa’daki gibi daha az mesai saatleri, daha dolgun ücretler, daha fazla iş imkanları olur mu? O da bilinmez. Bence imkansız ama herkes 4 çocuk yaparsa olur belki kim bilir J

HB

0 yorum:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar

Recent News