Soğuk havayı, üşümeyi seven tipler var. Ben onların aksine sıcak hava insanıyım. Bunun nedeni temmuz ayında doğmuş olmam olabilir belki. Zaten ya doğduğumuz ay ya da annemizin bebekken bizi nasıl giydirdiği belirliyor bunu bence. Annem beni kesin kat kat giydirirdi. Zaten soğuk memleketteymişiz o zamanlar. Hiç şüphem yok bebekken nasıl sarmalandığımla ilgili. Annemizden nasıl gördüysek öyle.. Ben de şimdi Eda’nın gelecekte kat kat giyineceği kışlar yaşaması için zemin hazırlıyorum. Elimde değil, o patikler ayağında olmadan benim içim rahat etmiyor. Tek çorapla evde gezinen çocuklara, üstünü örtmeden yalınayak uyuyanlara imrenerek bakıyorum. Allah bana da böyle rahatlık verseymiş keşke. Nasıl alıştırırsan derler ya, ben öyle olduğunu Eda daha doğduğu anda biliyordum. Sorun bilgisizlik değil uygulama zorluğu. Yapı meselesi.
Kendiniz nasıl giyiniyorsanız 1 kat fazla giydirin diyordu yenidoğan doktoru. Zaten o zamanlar yazdı, bir şey giydirdiğimiz yok da büyüdükçe ve bizimle aynı seviyede giyinmesi gerekince tanımlar sapıttı. Benimle aynı giyinmesi demek kışın evde 22 derece sıcaklıkta bile penye üstüne örgü yelek giymesi demekti. Dışarı çıkarken 2 çift çorap giymesi, pantalonun içine külotlu çorap giymeden adım atmaması hele ki atletsiz kış günü geçirmemesi demekti. Öyle de oldu. Külotlu çoraptan kurtardım Allahtan çocuğu. Sadece pantalonla çıkıyoruz ama elbette bacakları soğuk mu diye ara ara kontrol etmekten alamıyorum kendimi.
Dışarısı şu an 6 derece tahmini ve ben bu havada babetle işe gelen gördüm. Üstelik etekle birlikte. Kalın çorap giydiğini sandıysanız yanıldınız. Ten rengi incecik bir çorap giymiş sadece. Biri bana açıklayabilir mi? Ben çizme ve kalın kabanla donarken bu hatunlar bahsettiğim halde nasıl üşümüyor? Üşüyor da çaktırmıyor mu yoksa? Ya da çocukluğuna mı inmek gerekir? Belki de anneleri öyle alıştırmıştır. Kışın bu havada bile mont giydirmeyip bir sweat ile çıkarmıştır dışarı. Ya da Rusya’da doğmuş ve onların gelenekleri icabı bebekken buz gibi suya sokulmuştur. Böylece kolay kolay üşümüyor ve hastalanmıyordur. Mantıklı bir açıklaması olmalı.
Çizmelerimin lastikleri gıcır gıcır ses çıkartıyor yürürken ve geçen hafta artık bu sesten fenalık duyarak ofiste yedek olarak bıraktığım babetlerimi giydim. En azından ofisin içinde bu sesten kurtulurum ve diğer insanlara da rahat veririm biraz diyerek. Fakaaaat ayağımdakileri unutup mola için dışarı çıkınca benim ayaklar 5 dakika içinde dondu, kendimi içeri attım ve ses falan umursamadan çizmelerimi geçirdim. Bu olayın da etkisiyle kışın babet giyen insanlara karşı empati yapmamaya karar verdim. Biz 2 ayrı türüz, elmayla armut gibi. Ne onlar beni anlar, ne ben onları.
HB
2 yorum:
o zaman bende senin türündenim :) evet evet kesinlikle öyleyim
kışın çook üşürüm. üşümeyi sevmem.. yazın üşümeyi özlerim ama sevmem..
çalışıyorken kat kat giyinirdim hatta eve geldiğimde çıkaramak bir mesele gibi olurdu :)
Ada'ya da her zaman patik ve yelek giydiriyorum. Hatta o kadar empoze etmişim ki ayağından patiği çıktığı an koşarak "patiii" diye yanıma geliyor. Giydirmem için :)
Bizden ne görüyorlarsa onu öğreniyorlar işte :))
Yorum Gönder