http-equiv='refresh'/>

27 Haziran 2012 Çarşamba

Haftasonu Kaçamağı Olarak Çeşme

Asla bitmeyecek olan, özellikle bayram tatillerinde ve yaz mevsiminde hız kazanan bir şeydir. Yol çalışmasının tarifini yapın deseler ülkemiz için bunu söylerdim. Kısacık Bursa-Balıkesir yolunda kaç defa yol çalışması nedeniyle karşı şeridin kapatıldığını sayamadım ama bu çalışmalardan bir tanesi kilometrelerce yolda araç konvoyuna sebep olduğu için yolumuzun tam 1 saat uzadığını biliyorum. Adım adım gitmek, bu esnada sıkılan ve karnı acıkan Eda’yı oyalamak fazlasıyla zordu. Yanımızdaki bisküviler olmasa muhtemelen bizim arabadan uzun çığlıklar yükseliyor olacaktı. Ben anlamıyorum her sene bu yolların bakımını yapmak çok mu gerekli..Sonra yapılmış yolları neden trafiğe açmak için bu kadar bekletirler? Yol gıcır gıcır ama kullanılamıyor, yan şerit ise tıkalı. Ayrıca bu tip kitlenmeler olduğunda niye buna müdahale edilmiyor? Karşıdan gelen araba sayısı az, 1 şerit onlara yetecekken diğer şeridi tıkalı taraf için kullandıramazlar mı? İlla bu eziyeti çekmeli mi her sene insanlar? Alışmalı artık buna herhalde. İmkanı olanlar İstanbul’u terk etsin denirken İstanbul dışındaki yolların ne olacağı hesap ediliyor mu? Soru çok, cevabı bilen var mı emin değilim.

Yolculuğu zorlaştıran diğer unsur da her zamanki gibi Edaydı. Bu kez biraz daha fazla oyaladı kendi kendini. Asıl zorluğu tuvalet konusu oldu. Çişim geldi diye bizi durdurup yapmayınca 1 saat içinde 5 kez mola vermek zorunda kaldık. Mola vermek de dert değil de çiş geldi dediği yerler bazen öyle fenaydı ki duracak yer yok, bir yandan aman kızım yapma altına, tut biraz diye panik yapıyorsun; bunlar biraz aksiyon yarattı yolculuğumuzda. Neyse ki kazasız, belasız, vukuatsız atlattık. Önemli olan bu.




Cuma yol yorgunluğuna ve saatin geç olmasına rağmen zaten 2 günlüğüne geldik, otele mi kapatalım kendimizi diyerek Çeşme Marina’ya gitmeye karar verdik. Otelimize de çok yakındı zaten. Kumrucu Şevki’de meşhur yengen kumrusu yedikten sonra biraz yürüyüş yaptık. Cıvıl cıvıldı her yer ama güzel bir kalabalık, insanı rahatsız etmiyor. Eda arabasında uyuyacak gibi olduysa da biz deniz kenarında Hayal Kahvesi’ni bulmuşken oturmak isteyince Eda da sağolsun hemen ayaklandı ve ortalıkta koşturmaya başladı. Sahneye çıkan grubu da merakla seyretti bir süre. Marina’yı çok beğendik; fakat çocuklu aileye bu kadar yeter diyerek 11 buçuk gibi odamıza döndük.


Babalar öğlen çocukları uyutmaya çalışırken



Ertesi gün Altınkum Plajına gittik. Otele yine çok yakındı, bu sefer tam tersi istikamette arabayla 5 dakika kadar yol gittik. Fun Beach’i önermişlerdi Altınkum’da. Plaj, deniz ve kum harika. Tek kötü tarafı suyun soğuk olması. Çocuklar için yine de ideal Çeşme’de gidilebilecek yerlere baktığımızda. Eda’yı birkaç kere denize soktuk fakat çok su soğuk olduğu için vücudunun tamamını sokmak istemedi. Baktık titriyor hemen çıkarıp kuruladık. Deniz kenarında oynadı çoğunlukla. Öğlen yemekleri de çok güzeldi. Bizim için önemli değil, ne olsa yeriz de çocukların yiyebileceği yemeklerin oluşu iyiydi. Yemek yenilen yerin gölge ve serin oluşu işin en güzel kısmıydı. Böylece öğlen sıcağında otele dönmek zorunda kalmadık. Eda da 2 saat kadar uğraştırsa da sonunda orada uyudu. Uyanınca tabi yine kendini denize attı. Bu arada mayo almama pek de gerek yokmuş. Anında ıslanıyor ve ıslak tutmak istemediğim için de hemen çıkarmak zorunda kalıyorum. Little swimmers’a devam bu durumda.




Cumartesi akşamı Alaçatı’daydık. Ege mezeleri ve balık yapan bir yerde yedik yemeğimizi. İlk kez asma yaprağında levrek yedim ve bayıldım tadına. Mekan güzeldi, yemekler lezzetliydi; fakat fiyatlar Alaçatı’ya yakışacak kadar tuzluydu. Yemeğin ardından Alaçatı’nın dar sokaklarında yürüyüş yaptık. Sokak dar, restoranların iki yanlı masaları sokağı daha da küçültüyor. Bir de akın akın insan kalabalığı sürekli yürüyüş halinde. Ben açıkçası bu kalabalıktan boğuldum. Bebek arabasıyla çıktığımız için daha da zor oldu yürümek. Yanımızdan geçen bir kızın “bebek arabasıyla gelmiyorlar mı bir de buraya” şikayeti, kıza “sen de çocuk yap bakalım kucağında taşıyabilecek misin bu kadar olunca, hem 1 bebek arabası yan yana yürüyen 2 insandan daha çok yer kaplamıyor” diyecek olsam da sonradan “hakkaten benim ne işim var çocukla burada” diye düşünmedim değil. Alaçatı’ya geçen sene gündüz vakti gitmiştim, çok daha güzeldi. Bu sefer sevmedim.

Pazar sabahı eşyalarımızı toplayıp otelden çıkışımızı yaptık. Bu arada kaldığımız otel Çiftlikköy’deydi. Minik fakat temiz bir otel. Fiyat olarak da uygundu. Otelde geçirdiğimiz zamanı düşününce daha çok para vermemekle iyi yapmışız dedik. Otel işletmecileri de canayakındı ki küçük otellerde bu da misafirlerin beklentileri içinde oluyor. Neyse, otelden ayrıldıktan sonra Ilıca’ya gidelim dedik. Suyu sıcak bari çocuklar rahatça denize girerler düşüncesi ile. Aslında Ilıca olmasa Aya Yorgi vardı seçenekler arasında ama A.Yorgi’nin suyu yine soğuk olduğundan, plajı taşlı olduğundan ve beach parası ödeyip erkenden ayrılmak çok mantıklı olmayacağından onu eledik. Ilıca’nın iyi bir seçim olmadığını plajı gördüğümüz an anladık. Halk plajı tıklım tıklım dolu, deniz acaip dalgalı ve hava fazla rüzgarlıydı. Su soğuk değildi evet ama esen rüzgar yüzünden yine suyun içinde üşünüyordu. Biz de çok oyalanmadan yola çıkmaya karar verdik hal böyle olunca.

Valiz hazırlayalım yazımda demiştimya kendim için çok eşya götürmeyeceğim diye; bu sefer bunu yapmayı başardım ama sanırım az sıfatının hakkını vermek için olsa gerek neredeyse hiçbir şey almamışım yanıma. Uzun süredir giymediğim eteğim üzerime de olmayınca tek şortumla kalakaldım. Bu da bana akıl olsun:Aynı kilodayım rüyasından uyanıp eski eşyaları denemeden böyle yerlere götürmeyeceğim ve yine kalabalık valiz uygulamama geri döneceğim. Sanki sırtımızda mı taşıyoruz...


Tatil öyle ya da böyle güzeldi. Bırakın şezlongta yatmayı şezlonga oturduğumu bile hatırlamıyorum. Eda’nın yemek düzeni bozuldu, doğru dürüst yemek yemedi, uyku düzeni bozuldu, bunlara bağlı olarak benim moral de bozuldu biraz ama tatilden döndük ve yine eski düzeni geri gelecek eninde sonunda. Çok da takmamak gerektiğini insan sonradan farkediyor. Değişemiyorum.

HB

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Off oranın denizi feci soğuktur hakikaten. Ben bile titreyerek giriyorum. Çocuklar için en güzel deniz, Ramazan'da Ölüdeniz. Banyo suyu :))

SadeAnne dedi ki...

Haklısın, dalga da yok hiç orada ama bu sefer de bizim serinleme şansımız olmuyor. Hele o sıcaklarda..

AdanınAnnesi dedi ki...

Ben bile 2 gün değişik biryerde olsam düzenim bozulabiliyor. Mutlaka eski haline dönecektir Eda.Biz çok takılıyoruz bence :) Bırak çocuğu doğaya diyesim var ama diyemiyorum. Kelin ilacı misali :)

SadeAnne dedi ki...

Aynen öyle, döndü bile eski haline. Kendi kendimize dert yaratmasak olmaz zaten..
Ben de akıl verirken öyle diyorum herkese ama aynı söylediğin gibi kendim de söylediğimin tersi şekilde davranıyorum çoğu kez.

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar

Recent News