http-equiv='refresh'/>

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Yeşiller içinde Dobruca

Kışın AVM’lere doyduk, biraz temiz hava alalım dedik ve resimde gördüğünüz yerde bulduk kendimizi. Dobruca’da büyük bir alan içinde, minik minik şelaleler, gürül gürül akan bir dere, gökyüzüne uzanmaya çalışıyor görünen ağaçlar, yemyeşil bir atmosfer. Restorant öyle güzel bir yere kurulmuş ki Vedat Milör’ün puanlama kriterleri gibi yorum yapacak olsam ambiyans ile yüksek not alır. İşletme olarak pek sevmesem de doğası için gidilir. Yemek menüsü çok geniş değil. Ben balık yedim, pek beklentimi karşılamadı. Bahadır köftesi meşhur diye duymuş, onu denedi. Mantarlı, kaşarlı köfte geliyor güveçte. Tadına baktığım kadarıyla fena değildi. İşletmenin kurulduğu alan çok geniş olduğu için adım başı garson var ve kalabalıktan dolayı hepsi koşuşturma içindeler. Nezih bir yer değil de daha salaş diye tabir edilebilir.

Aileleriyle gelen çocuklar kumla suyu birbirine karıştırıp çamur yapıyor. Kollarından sular akıyor hepsinin, üstü başı ıslanmış, ayakkabıları çamur olmuş. Eda’nın gözü hep onlarda. Garibim pek çok bakıyor, “ne çok eğleniyorlar, benim annem niye böyle titizlik yapıp bana izin vermiyor ki, ben suya taş atmak dışında bir şey yapamayacak mıyım burda” diye düşünüyordur kesin. Sonunda ben de aman yaaa ıslanırsa ıslansın, yedek kıyafet var, değiştiriz diyerek koyuveriyorum. Masanın hemen yanından akan yarım metre genişliğindeki su yolunda oynamasına izin veriyorum. Minik ama baya da hızlı akıyor su. Üstü ıslanıyor tabi ama sorun değil, eğlensin yeter. Sonra bir pet şişe istiyor diğer çocuklardan görerek. Ona su dolduruyor, şişenin ağzını akıntı yönüne doğru tuttuğu için yapamıyor. Babası öğretiyor, suyun aktığı tarafa tutması gerektiğini. Böyle oynarken şişe elinden kaçıyor ve o kadar hızlı ilerliyor ki onu yakalayayım derken peşinden gidiyor ve suyun içine dalıyor bizimki! Ayakkabılar su içinde tabi. Her şeyin yedeği var ama ayakkabı taşımıyoruz. Bundan sonraki dışarıda gezme hayatını babasının kucağında geçirmek zorunda. Benim de olabilir ama Eda’nın çantası, fotoğraf makinem falan derken biraz zor. Aslında yemeğimiz bitmiş ve eve dönebiliriz ama oturduğumuz yere biraz daha uzak olan salıncakları keşfediyor çıkmadan önce. Sallanmak için ayakkabıya ihtiyaç yok. Biraz da orada oynuyor. Parkın yanında bir de kum var, çocuklar kovalarını getirmiş oynuyorlar. Mahsun başlayan gün öyle sonlanıyor. Bu kez ayakkabısız kaldığı için kum oynayamadan eve dönüyor.
Neyse ki Pazar günü kahvaltı için aynı yere gidecek :) Bu kez daha tedarikli.

HB







2 yorum:

Unknown dedi ki...

fotograflar çok guzel Haticecim, insanın kendini kıra-bayıra atası gelioyr. eline saglık :)
En son park maceramızdan sonra ben de yanımda yedek ayakkabı ile geziyorum :)

SadeAnne dedi ki...

Teşekkür ederim canım. Ben de akıllandım artık :) Koca bir çantayla geziyorum diye kızan eşime de selam olsun buradan :)

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar

Recent News