3-4 ve hatta 5
yaşında şakır şakır konuşulan bir dilin bu yaştan sonra tamamen unutulması
garip geliyor bana. Yani insan bir cümle olsun hatırlar! Ama yok olmuyor, çok
zorluyorum hafızamı bırakın cümleyi tek bir kelime aklıma gelmiyor. 5 yaşında
Türkiye’ye gelip 1 sene sonra okula başlayınca artık benim için önemli tek şey
vardı: Türkçe. Anadilimi biliyordum tabi ki ama burada yaşayanlar gibi değil. Farklı
konuşuyordum. Türkçemin oturması için de annemler diğer dili yani Bulgarcayı
unutturmamak için çalışmak yerine tam tersi hiç Bulgarca konuşmadılar. Zaten de
o zaman herkes göç edilen bu yeni ülkeye alışma derdinde, para kazanma, başını
sokacak bir ev yapma derdinde. Kimin aklına “aman çocuğum sakın bu dili
unutmasın” geliyor…
Okula başlamadan
önce Susam Sokağı ile okumayı öğrendim. Türkçem de iyileşti bu süre boyunca. Okula
başladıktan sonra artık Bulgarca ile alakam bile kalmamıştı. Hatta annemler
arkadaşları ile biraraya geldiğinde çocukların anlamaması gereken bir şey
konuştuklarında kısa süreliğine Bulgarca konuşurlardı ve ben bön bön bakardım
sadece. Yabancı dil böyle hain bir şey, çok kısa sürede unutuluyor. Neyse ki
gayet gereksiz bir dildi bizimkisi. Hani şöyle Fransızca, Almanca , hatta Rusça
filan olsa şimdi ne hayıflanırdım unuttuğuma.
Ben unuttum ve
hiç izi kalmadı ama tabi durum annemlerde böyle değil. 26 yaşında yeni bir
ülkeye yerleşen biri için oranın dilini orada yaşayanlar gibi konuşmak çok çok
zor. Hala bazı kelimeler orada konuştukları Türkçe’nin devamı. Ben öyle
konuşmuyorum belki ama her konuşulanı anlıyorum. Normal geliyor, bu yaşıma
kadar duyduğum şeyler sonuçta. Sadece bunların bazılarını Eda’dan duyunca çok
şaşırıyorum. Daha doğrusu bi gülme geliyor. Kendimi tutamayıp gülüyorsam vay
halime. Alınganlığı kime çekmiş bilmiyorum, ona kimse gülmemeli.
Gece yatağına
yatırdık ve dışarıdan bir müzik sesi gelmeye başladı ama epey güçlü bir ses. Eda’dan
kaçar mı duymuş müziği. “Kim saldı bu müziği” deyince biz Bahadırla koptuk. Salmak,
bizde açmak anlamında da kullanılıyor çünkü. “Sesini sal bakayım şu
televizyonun” gibi.
Bir kez daha
oldu benzeri. Denizde iplere yüzdük ve Eda ipin üstünde akrobatik hareketler
yapmaya başladı. “Bak çekiliyorum şimdi” dediğinde ben ipten çekildiğini
zannettim ama Bahadır vallahi benden daha iyi bu konuda, asıl demek istediğini
anlamış. Çekilmek derken yine bizde kullanılan anlamıyla hareket ediyorum demek
istiyormuş.
Söyliyim de Eda’ya
biri ona bildiği yabancı dilleri sorarsa biraz İngilizce, biraz da göçmen dili
desin :)
HB
2 yorum:
biz de Etka'yı eğitim dili rusça olan bir okula gönderelim diyoruz ama türkiyeye döndüğümüzde yaygın kullanılan bir dil olmadığı için unutur diye de aklıma takılıyordu. yazdıklarınız tam bir cevap olmuş aslında,seçimiziz rusça yerine ingilizce yönünde olacak sanırım...
İngilizce gibi daha genel geçer bir dil tercih etmenizi öneririm naçizane. Rusça çok zor, alfabesini çözmek bile ayrı bir dert. Kullanılabilir olduğunu düşünüyorsanız elbette öğrensin ama İngilizce ve Fransızca gibi dillere yönlendirmek bana daha mantıklı geliyor. Kullanmadığı sürece unutacak da çünkü...
Yorum Gönder