http-equiv='refresh'/>

31 Ekim 2014 Cuma

Çocuklar için kitap önerileri

Geçen hafta Eda için kitap araştırması yaptım. Evdeki kitapların biraz dışına çıkmamız gerekti. Cuma günleri okul kütüphanesinden 2 yeni kitap getiriyor. Haftasonu okuyoruz ve Pazartesi geri götürüyor. Bu uygulamaya bayılıyorum. Bu sayede yeni kitaplar okuma şansı buluyoruz. Hatta beğendiklerimi instagramda paylaşıyorum bazen ki annelere de fikir olsun. Neyse yeni kitaplar alacaktım diyordum. Bunun için çok yer gezmeme gerek yoktu, gününçorbası Yeliz (ki bloğunu bayılarak okuyorum) oğlu Arca’ya okuduğu kitapları sık sık yazıyor. Hemen eski yazıları taradım ve elimde kocaman bir liste oldu. Bir dolap kitap da aynı şekilde bana çok yardımcı oldu. Gel gör ki listedeki birçok kitabı (Gergedanlar Krep Yemez ve Elmer serisi gibi) hiçbir yerde bulamadım. Tükenmiştir yazıyor o kadar. Moral bozmayıp listemin kalanını aradım ve sonunda bir sürü kitap buldum kızım için.
28 ekimde kitaplarımız geldi. Eda’nın sevincini görmeniz lazımdı. Hemen okuttu tek tek kitapları. Ertesi gün, Cumhuriyet Bayramı’nda da tatili fırsat bilerek hepsini tekrar okuduk. Sesimin ve boğazımın ne hale geldiğini tahmin edersiniz. Şimdi hepsini en baştan, yalnız bu sefer her akşama 1 tane seçerek okuyoruz. Ezberlemiş olur yakında. Arkadaşım anlattı geçenlerde; kızına uyku öncesi kitap okurken bazı bölümleri atlıyormuş çok uykusu geldiğinden. Ama çocuklar kanar mı anında uyarıyormuş “baba atlamadan okusana” diye.
Ben de bazen Eda’nın anlamını bilmediği kelimeleri eş anlamlılarıyla değiştiriyordum. Sonra vazgeçtim, hem dikkat etmesi zor oluyor hem de böylece yeni kelimeler öğreniyor. Mesela “Kitap Canavarı” nı psikoloğa götürüyorlar şehirdeki tüm kitapları yediğinden çocuklar artık kitap okuyamaz hale geldiği için. “Psikolog ne anne?” sorusuyla masal bir kesiliyor, ona psikoloğun ne olduğu anlatılıyor ve devam ediliyor. Böyle önerilen kitaplarda sorun yok da bazı kitapların bazı yerlerini değiştirmek, sansürlemek şart oluyor.



Kısa kısa…

Pezzettino (İtalyanca parçacık anlamına geliyor)

Verdiği mesaj çok anlamlı. Birilerinin parçası olduğunu düşünen Pezzettino’nun kendisini bulması ve aslında kimsenin parçası olmadığını anlaması üzerine hikaye.

Mamut Yıkama Rehberi

Eğlenceli ve bol kahkahalı bir kitap. Eda ilkinde değil ama ikincide esprileri anladı ve çok keyifle dinledi. Kitaptaki çizimler de muhteşem. Ben çok ama çok sevdim.

Nokta

En çok bu kitabı merak ediyordum esasında ve Eda’ya kitaplar gelmeden o kadar çok bahsetmişim ki kitap kapağını görünce “aaa Nokta” diye bağırdı. Resim çizemeyen Vashti’nin boş kağıdını gören öğretmeni onu öyle bir yüreklendirir ki resim çizme Vashti’nin hayatında tamamen başka bir hale bürünür.

Eve Dönelim Küçük Ayı

Büyük Ayı ve Küçük Ayı’nın ormanda yaptığı yürüyüş anlatılıyor. Aynı diyalogların tekrar etmesi okuyanı biraz bayabiliyor ama Eda kitabın sonunda kitabı çok beğendiğini söyledi.

Kitap Canavarı

Kitap canavarı çocukların kitaplarını yemeyi çok sever ve şehirde hiç kitap bırakmaz. Çocuklar da korkudan yeni kitap alıp okuyamazlar. Bunun üzerine Kitap Canavarı’nı psikoloğa götürmeye karar verirler. Psikolog onunla konuşur ve kitapların yenmek için değil okunmak için olduğunu anlatır. Bu sefer de herkes sırayla kitap okumak zorunda kalır Canavara. Çünkü okumadıkları anda eskisinden de çok delirir ve şehre zarar verir. Güya kısa yazacaktım değil mi.. Sonunu yazmıyorum öyleyse, çok güzel bitiyor ama mutlaka okuyun.

Küçük Kara Balık

İtiraf ediyorum ki ben de ilk kez okudum bu kitabı. Küçük Kara Balık bir gün annesine içinde yaşadığı nehrin ötesinde neler olduğunu öğrenmek için gitmesi gerektiğini söylüyor. Bu yolculuk boyunca Küçük Kara Balığın başına gelenler anlatılıyor. Benim aldığım Bilgi Yayınevi’ne ait baskı 56 sayfadan oluşuyor. Uzun ve az resimli olduğundan dikkatini dağıtmadan sonunu getirmem çok kolay olmadı. Ancak yaşı biraz daha büyüdüğünde çok daha severek okuyacaktır.

Gogo ve Günışığı

Dostluğun önemini ve zor zamanlarda dostların yardımlaşmasını anlatıyor.

Sizin var mı kitap önerileriniz?

HB

Tofaş Türk Otomobil Fabrikası A.Ş.  General Accounting (:224 261 03 50 (int:6066) 


28 Ekim 2014 Salı

Hamilelikte Çatlak

Hamilelikte çatlak korkulu rüya olmakla birlikte vücut yapısı müsaitse önlemenin pek de mümkün olmadığını söyleyenler var. Yani o kullandığımız yağlar, kremler aslında kendimizi rahatlatmaktan öteye gitmiyor diyenler. Olacağı varsa oluyor düşüncesine katılmakla birlikte ben yine de vücudu nemlendirip en azından gerginliği almanın faydalı olacağını düşünüyorum. Göbekteki kaşıntıyı alsa yeter. Bazı bloglardan okudum, doğal yağlar ile kendileri karışım yapanlar var. Yağa karşı ben biraz ön yargılıyım. Tüylenme yapıyor söylentilerine de inanmıyor değilim ama asıl neden farklı. Eda’ya hamileyken haziran sıcağında badem yağı sürüp üzerine de pamuklu olmayan, sentetik bir body giymiştim. Sonra da kaçınılmaz bir şekilde isilik oldu karnımda. Kabus gibiydi. O zamanlar blog filan da yaygın değil, sadece arkadaş tavsiyesi ile Mustela çatlak kremi alıp kullanmıştım. Memnun da kaldım esasında ama ben kendimi size şöyle anlatayım. Kullandığım şampuandan bile 2-3 tüp sonra sıkılır yenisini denerim. Bu sebeple eskisi ile devam etmek yerine yeni bir marka araştırmaya karar verdim. Artık blog yazıları da çok yardımcı. Deneyimlere ve yorumlara bakarak karar vermesi çok daha kolay.

Lierac Phytolastil

En çok önerilen marka buydu ama fiyatı 90 TL civarında ve tek tüp kesinlikle yetmeyeceğinden eledim. Kullananlar çok memnun kaldığından bahsetmiş. Jel olması büyük avantaj. Vıcık vıcık ya da yoğun bir kremden çok daha kullanışlı olabilir bu açıdan.

Palmer’s Tummy Butter

İçeriğinde saf kakao yağı (ki kakao kokusuna bayılırım), E vitamini, lavanta yağı var. Fiyatı da diğerlerine göre oldukça uygun. Sevil Parfümerinin sitesinde 25 TL olduğu yazıyor.

Bella B Tummy Honey

Bal, Shea Yağı, Mango Yağı, Kakao Yağı ve Jojoba Yağı içeriyor. Bu markanın da güvenilir olduğunu düşünüyorum. Fiyat yine 90 TL civarında.




Burts Bees Mama Bee Belly Butter

Benim sipariş ettiğim krem.. dubleanne Gülin bloğunda bu ürünü tavsiye etmiş. Sonra araştırırken baktım ki Burcu da aynı markayı kullanmış. Fiyatı da diğerlerine göre makul olunca bunda karar kıldım. Aslında 70-75 TL arası fiyatı baktığım internet sitelerinde. Ancak tesadüfen fırsatkasası diye bir sayfa buldum. Burada KDV hariç 45 TL idi. İndirimleri görünce aynı markadan Eda’ya şampuan da aldım. 100 TL üzeri kargo ücretsizdi, tamamlamak için ufak tefek şeyler daha aldım. Nedense kargo ücretine karşı alerjim var. Kargo ücretsiz olsa internet alışverişim 7-8 katına çıkardı muhtemelen.





Burt's Bees Mama Bee Belly Butter 185g içeriği:

“Karite ağacının meyvesinden elde edilen bu doğal yağ kırışıklıkların azaltılması için nemlendiriciler değerli, besleyici ektir ve cildin elastikiyetini artırmaya ve çevresel yaşlanmaya karşı korur.
İçeirği (su, eau), ayçiçeği  (ayçiçeği) tohumu yağı, gliserin,  (Hindistan cevizi) yağı, setil alkol, Yemişinden elde (tatlı badem) yağı, sukroz stearat,  (shea) yağı, gliseril  soya ( soya fasulyesi), yağ, süt asidi, magnezyum alüminyum silikat,  (jojoba) yağı, sodyum stearoil laktilat, sükroz polistearat, Theobroma cacao (kakao) tohumu yağı, tokoferol, ksantan sakızı içerir.”

Hamilelikte çatlak kadar önemli bir diğer konu da saç dökülmeleri. 
Bunun için de sizlere güzel bir kaynak öneriyorum. Okumanız faydalı olacaktır.

http://www.alimanne.com/hamilelikte-sac-dokulmesi.html



27 Ekim 2014 Pazartesi

Fotoğraflarla Hamilelik Günlüğü-4

17. hafta



Bu hafta benim için çok önemli. Çünkü 2.miniğimizin cinsiyeti belli oldu. Aslında belli gibiydi ama bu hafta kesinleşti. Yanı sıra cinsiyet belli olunca Eda’ya da kardeşi olacağı haberini verdik. Sevindi ve karnımı sevip ne zaman tekmeleyecek diye sordu. Ertesi gün de karnıma doğru bağırıp “kardeşim dişlerini fırçalamayı unutma sakın” dedi :) Bu sevinç göstergeleri kandırmaca tabi. Doğuma kadar böyle oluyorlarmış, sonrasında tam bir değişim.
Fotoğrafta çok yorgun ve suratsızım. Doktor bebeğin yerini biraz genişletmeliyiz dedi. Yani içtiğim suyu arttırmalı ve daha çok dinlenmeliymişim. Bahadır da bunu duydu ya başımda polis gibi geziyor; su iç, daha çok iç. Hatta bardakla ağzıma tıkıyor bazen. Fotoğraf da bu muameleden fenalık geldiği bir anda çekildiği için daha fazlası olmazdı. Zoraki bu kadar oldu. Ama kızım benim aksime ne güzel çıkmış. Maşallah benim küçük balerinime.


HB

24 Ekim 2014 Cuma

Ada ekmeği

Sosyal medyada çok popüler biri var; Alishiro. Bozcaada’da taş değirmende öğütülmüş atalık/yerli tohum ile %100 tam buğday ve çavdar ekmeği yapıyor. Bağ evinin bahçesinde, kendi elleriyle. Bozcaada’ya gidenler buraya uğrayıp ekmeklerinin tadına bakabiliyor. Ancak sipariş için kendisiyle iletişime geçip sıraya girmek şart. Ben örneğin 22 ağustosta sıraya alındım, ekmeğim Kurban bayramında kargoya verildi. Hadi kargoda yaşadığım problemler, ekmeğimin geri gitmesi, tekrar yapılıp gönderilmesi ekim sonu dersek 2 ayda geldi. Sürenin uzunluğunu Ali Bey mailinde şöyle açıklamış:

“Ada Ekmeği; Artisan/doğal ekmekçilik yöntemleri ile uzun fermantasyon teknikleriyle ve buğdayın çavdarın en besleyici hali olan taze öğütülmüş tam unlarla yapılıyorlar bu yüzden üretim de çok limitli ve yavaş.”

Beklediğinize değiyor bundan emin olabilirsiniz. Bir kere çok lezzetli. Marketlerden aldığınız ekmeklerle alakası yok. Bir de acaip tok tutuyor. Sabah kahvaltısında 1 dilim yediğimde öğlene kadar acıkmıyorum. 2.siparişimi verdim bile. Çünkü çavdarı annemde bırakmıştım, tükendi bile. Tam buğday da evde hızla eksiliyor.

Annem ekmeğin tadını eskiden yedikleri köy ekmeklerine benzetti ve ben yapayım size evde ekmek iddiasıyla evde maya hazırlamaya koyuldu. Tatlı annem. Eminim çok güzel ekmek yapar ama marketten aldığı tam buğday unu bile doğal olmadıktan sonra neye yarar. Mesele sadece lezzet de değil.

Evimdeki doğal lezzetler



Doğal olandan gitgide uzaklaştığımız günlere inat her sofrada bulundurduğunuz en önemli gıda olan ekmeğin doğalını yemek istiyorsanız maille sipariş bilgisi geçmeniz yeterli oluyor.

Ali Beyin iletişim bilgileri:


İnstagram: alishiro
adaekmegi.blogspot.com

23 Ekim 2014 Perşembe

Doğum İzni Süreleri

Dün babycenter forumda gezinirken benim gibi Mart 2015’te doğum yapacak annelere bir soru sormak geldi aklıma. Ülkelerinde doğum izninin ne kadar olduğunu merak ettim. Bizimkini az buluyorum ya.. Amerika’da doğum izninin yasal olarak hiç olmadığını öğrendim yazılanlardan. Eyaletlere göre, işverenlerin kendi iç düzenlemelerine göre süreler değişiyormuş. Ancak maksimum ücretli olarak 12 hafta kullanılıyormuş. Avrupa’da ise olanaklar tabi ki daha iyi. Linke tıklayarak tüm yorumları okuyabilirsiniz. Çarpıcı bulduklarım ise…

Amerikalılar bizden de şikayetçi.. Bir tanesi 14 hafta izin kullanabildiği için işverenini övmüş.







Kanada’yı tuttum. Burada yaşanır.




Bu yorumları okuduktan sonra 16 hafta birden gözümde uzadı. Bir de üstüne süt izni, rapor, yıllık izin eklenince yine epeyce süre oluyor. Ama tabi bu demek değil ki Türkiye’nin de her yerinde bu uygulanıyor. Küçük yerlerde 16 hafta bile verilmiyor olabilir. Sadece küçükler de değil. Çok kurumsal, büyük çaplı şirketlerin kadınları işe alırken belli bir süreyle çocuk doğurmayacağına dair sözleşme imzalattıklarını biliyoruz. Doğum izni annelerin hayatta ihtiyaç duyduğu en kıymetli izin aslında. İlk 6 ay sadece anne sütü sloganları havada uçuşurken 2.ay sonunda işe dönmek zorunda kalan annelerin psikolojisini hayal edebiliyor musunuz? 16 hafta bu tabloya göre uzun gibi görünüyor olabilir, eski şartlara göre evet öyle. 40 günlük bebeklerini bırakıp işe dönermiş eskiden kadınlar. Ama aslında 16 hafta yani 8+8 hafta demek az önce söylediğim gibi 2 aylık bebeği evde bırakmak demek. Gönül ister ki en azından 6 aya uzatılsın bu süre.


Şöyle bir tablo buldum.

ANALARA
Ücretli doğum izni
Doğumdan önce 1 yıl sonrası için 150 gün.
16 hafta
126 gün
15 hafta
Doğumdan önce 6 hafta sonrasında 1 yıl.
16 hafta
52 hafta
AMERİKA KITASI
Ücretli doğum izni
90 gün
12 hafta
120 gün
18 hafta
18 hafta
0 gün

Ücretli doğum izni
14 hafta
90 gün
12 hafta
90 gün
14 hafta
14 hafta
14 hafta
30 gün
60 iş günü
12 hafta


ASYA KITASI

Ücretli doğum izni
90 gün
126 gün
98 gün
12 hafta
6 ay
14 hafta

 




21 Ekim 2014 Salı

Balerin

Bu “biz”li konuşma kaç yaşında bitiyor acaba? Nerden çıktı.. Bale kursuna yazıldık diyecektim de.. Yani Eda yazıldı işte. O da öyle ani oldu ki. Aslında bale her kız çocuğu annesinin aklının köşesindedir ama ben bu sene için pek düşünmüyordum. Haftasonlarını doldurmayalım şimdilik istiyordum. Ama babası hani şu geçen sizinle paylaştığım Sia şarkıcısının klibinde dans eden kız çocuğunu görünce çok etkilenmiş, aklına hemen Eda gelmiş falan. Bana dedi kızımızı baleye gönderelim. Ben de iyi olur diye karşılık verdim ve hemen bir araştırma içinde buldum kendimi. Bursa’da profesyonel anlamda ders veren 3-4 okul var zaten. Bir çoğunun ders saatleri uymadı. Haftaiçi dersleri vardı. Annelerin bir çoğu çalışmıyor mu ne!



Derken Diyaroğlu Bale Kursuna denk geldim. Dersler Cumartesi ve Pazar birer saat. Cumartesi deneme dersine gittik. Amacım Eda severse ve gerçekten gitmeye gönüllü ise kursa yazdırmak. İlk ders sonrası tepkisine göre karar verecektik yani. Kıyafetlere bayıldı tabi ki ve belki sırf bunun etkisiyle çok sevdiğini söyledi. Pazar günü ders öncesi ders kıyafetlerini aldık.

Çocuklara üzülüyoruz ya yazık bunlar daha minicik, her yere yetişmeye çalışıyorlar yok okul yok kurs diye. Biz çocuklarımıza kıyamıyoruz ama ülkemizde iyi sporcular ve sanatçılar çıkmamasının bir nedeni de bu aslında. Disiplin bu işte önemli. O nedenle Ruslar bu işte çok başarılı. Sonuçta bir yerlere gelmiş sanatçı ve sporculara bu işe başlama yaşını sorduklarında alınan cevap hep aynı, 4-6 yaş aralığında. Üstelik kursa gidip yorulmasa ne yapacak alternatifini düşünmek lazım. Kış günü AVM ya da Starparka gidip zaman geçirecekse, evde tv izleyecekse burada yorulsun daha iyi.
Umarım ki bale sevgisi ve kursa katılımı istikrarlı bir şekilde devam eder, annesi gibi 1 ayda bırakmak zorunda kalmaz.


HB

20 Ekim 2014 Pazartesi

Fotoğraflarla Hamilelik Günlüğü-3 ve “Beslenme Uzmanından Çıkmış Hamile” gibi



Ye ekşiyi yap Ayşe’yi, ye tatlıyı yap Hakkı’yı. Benim şu an ekşi de tatlı da yemem yasak, ben ne yapıcam peki! Cuma günü beslenme uzmanına gittim. Bana yeme diyeceklerinden değil de ye diyeceklerinden korkarak gittim aslında. Mesela mutlaka süt içmelisin, ıspanak yemelisin, yumurtanın beyazı şart gibi gibi. Ye dedikleri evet hayli çok. Ama yeme dedikleri daha zorlayıcı. Altında yatan sebep de hamilelikte bebeğin kilo alışına yönelik beslenmek, benim kendim için kilo almamı engellemek. Rakamlarla ifade edersek benim kilomla (52) hamile kalan birinin toplamda 6-8 kg alması gerekiyormuş, hadi bilemediniz 10 kg. Aylara göre dağılımı da; ilk 3 ay hiç kilo alınmamalı sonraki aylarda da 1 kilo, son aylarda belki 1,5 kilo alındığında toplamda 8 kilo oluyor. Pekiii size bir matematik sorusu. Ben ilk 4 ayımda 3 kilo aldım bile. Benim kalan aylarda kaç kilo almam gerekir? Evet toplamda 6 kilo alınmalı cümlesini duyduğumda ağzımda bir şeyler olsa o öksürüklü sahne yaşanırdı ama sonradan anladım ki ben 52 kilo ile başlamış olabilirim ama toplamda 6 kilo zaten benim için imkansız. Ebru Şallı mıyım canım ben.

Gelelim beslenme programıma. Benim günlük harcadığım kalori bebek için yemem gerekenleri yediğimde doluyor. Yani bu demek ki ben günlük yumurtamı, peynirimi, yoğurtumu, cevizimi, etimi vs yediğimde geriye hiçbir hakkım kalmıyor. Diyetisyen aklımdan geçeni okumuş gibi (ama ben her gün taaa yemekhaneye yürüyorum ki yürüyüş de kaç kalori yakıyor sonuçta) 5 km tempolu yürüyüşün, benim metabolizmam için, sadece 175 kal yaktığını söyledi. Yani masa başı iş yapan ben aslında hiç de kalori harcamıyorum. Kısaca durum böyleyken tatlı ve hamurişi yemem yasak. Tatlının sütlüsü bile kurtarmıyor, örneğin 1 kase sütlaçta 370 kalori varmış. Benim yediğim profiterol, pasta, vb tatlıları soramadım bile. Hamurdan vazgeçmesi ise benim için en zor olanı. Bir de pilav, makarna konusu var ki sormayın. Günlük 6 dilim ekmek yemeliyim. (1 dilim ekmek=25 gram) 1 dilim ekmeğe karşılık gelen pilav sadece 3 kaşık. Program hamile bir bayan için biraz katı kısaca. Hamile olmam bile bunu bozmama izin vermemeliymiş. Abur cubura, pastalara, kızartmaya, pizzaya son mu yani??

Aş ermek hakkımız söke söke alırız!!


Tam da diyetimin başladığı gün yani Cuma akşamı Eda annemde kalmak isteyince Bahadır’ın da bara gidesi tuttu. Aylar hatta yıllar sonra nerden çıktıysa. Ee bara gitmişsin ortaya gelen çerezler, patlamış mısırlar yenilecek mecburen, işin adabı bu. Hem de o saatte. Diyette olduğuma inanmıyor musunuz? O gün o duyduklarım olmasa bütün hepsini ben yerdim, en azından miktarı azalttım. O da başarı değil mi, hadi biraz yüreklendirin ama. Sonra ertesi gün yeni açılan Beğendik Avm’den aldığımız tatlılar berbat çıktı diye ağzıma tatlı da sürmedim. Tek problem akşam Ayçaların getirdiği eklerden 1 tane yememdi. Tamam işte yine miktarı az. Dün yaptığım mercimekli köfte de kötü bir şey sayılmaz di mi? Sonuçta mercimekte protein var. Öyle gece yarıları dürüm aş ermiyorum, ya da kaşık kaşık nutella yemiyorum. Günde yediğim küçük parça bir çikolata bile yasaksa artık ne yapayım birkaç kilo fazla almak pahasına yerim canım çekerse.

Çok uzattım biliyorum ama son olarak 16.haftayı ayrı yazmak istedim. Haftaya cinsiyetin belli olacağını tahmin ediyoruz ve o nedenle bu fotoğrafı diğerlerinden ayırıyorum.

16. hafta

Cinsiyeti öğrenmeye çok az kaldı. Aslında doktorumun bir tahmini oldu ama kesinleşmeden paylaşmak istemiyorum. Hep söylüyorum ilk çocuk kız olunca ikincinin cinsiyeti için çok heyecanlanmıyorsun. Daha doğrusu evet çok merak ediyorum ama erkek olsa değişiklik olacak, kız olsa Edam için çok daha güzel. Dolayısıyla şu olsun diyemiyorum. Zaten en önemlisi sağlıklı olması. Yoksa hiç ama hiç önemli değil cinsiyeti.


HB

17 Ekim 2014 Cuma

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi

Bir süredir elime kitap alamamaktan muzdarip durumdaydım. Hamileliğin getirdiği erken uyuma alışkanlığı bir yana yanlış kitap seçimleriydi belki de buna sebep. Bu halimi kıracak tek bir şey olabilirdi; bir Ahmet Ümit kitabı. Elimden bırakamama garantili. Şansıma kitaplıkla okunmamış bir kitabı vardı, son romanı. Yanılmamışım, bir çırpıda okundu bitti.

Roman alışık olduğumuz üzere bir cinayetle başlıyor ve suçlunun bulunması ile sona eriyor. Ancak diğer Ahmet Ümit kitaplarından farklı olarak öldürülen zat için pek üzülme duygusu belirmedi içimde. Tam tersi katil için daha çok içim buruldu. İpucu olarak algılamayın, kitabın ilerleyen sayfalarında şüpheliler hakkında görüşleriniz değişebilir.

Başkomiser Nevzat’ı her zaman Ahmet Ümit’in kendisi olarak canlandırırım gözümde. Zaten twitter hesabında kullandığı isim de bu kendisinin. Ancak romanın içinde bir de kendisine atıfta bulunduğu polisiye yazarı çıkınca bu sefer ne yapacağımı şaşırdım. Özellikle ikisinin karşılaştığı sahnelerde iki aynı insan konuşuyor gibi canlandı hep. Zeynep ve Ali’yi hala çok merak ediyorum. Acaba Başkomiserimin zihninde nasıl görünüyorlar…



“Biliyor musunuz Avrupa’da en çok alışveriş merkezi inşa edilen şehir burası. Peki çocuklarımızın nefes alabileceği kaç parkımız kaldı? Kaç yeni müze açıldı? Kaç yeni kültür merkezi? Bu, sadece bina yapımı değil Nevzat Bey, bir yaşam biçimi dayatması.”


Roman içinde çok bolca Gezi Direnişinden söz ediliyor. Polis Sami’nin geçtiği her sayfada Gezi’deki polisler gözümün önüne geldi. Fofo yengenin 6-7 Eylül olaylarından bahsettiği bölüm de çok etkileyiciydi. Karakterler arasında en çok Çilem ve Kader benim hafızama kazındı. Ve tabi tiner koklayan sokak çocukları Keto, Pirana ve Memo.

Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’ni sevdim. Yine de favori Ahmet Ümit kitabım değişmedi, hala Patasana. Yeni kitabını merakla beklediğim yazarlardan olma özelliğini ise hala sürdürüyor.


HB

15 Ekim 2014 Çarşamba

Yurtiçi Kargo Gökkuşağı Şubesi Şiddetle Şikayet

Adamları kendi içlerindeki yetkili mercilerine şikayet ettim ama bir sonuç alabildim mi? Hayır. Ben de bloğuma şikayet edeyim ki herkes bilsin bu kargo şirketinin nasıl hizmet verdiğini ve müşterisine nasıl yaklaştığını dedim. Geçen hafta Bozcaada’da doğal mayalı ekmek yapan ve taze taze müşterilerine yollayan ancak siparişi sıraya alma, hazırlama ve gönderme süreci 3-4 ay gibi uzun olan sevgili Alishiro’dan güzel bir mesaj aldım. Ekmeklerim kargoya verilmişti. Aylar süren bekleyiş 2 gün sonra sona erecekti. Yurtiçi Kargo taş koymasaydı tabi. 6.gün sonunda kargom hala şubede bekletiliyordu. Sonunda Ali beyin de isteği ile paketi teslim almayıp geri göndermek zorundaydım. Tazeliğini yitirmişti çünkü. Her gün paketler dağıtıma çıkıyor, yetişmiyor, tekrar şubeye indiriliyor ve ertesi gün aynı döngüye giriyor. 6 gün değil 16 gün olsa belki de hala ekmeğimi bekliyor olacaktım. Yoğunluk bahaneleri de çok komik. Bayram nedeniyle böyle olmuş. Aras Kargo ve diğerlerine bayram uğramamış anlaşılan.

Neyse o öyle geri gitti. Ekmeğimin tekrar hazırlanıp gönderilmesini bekliyorum şimdi. Umarım Yurtiçi Kargo ile göndermezler. Çünkü aynı şeyleri yaşayacağım tescillenmiş oldu. Şöyle ki; bu vaka yaşanmadan yani ben paketimi beklerken internetten bir sipariş vermiştim. Çatlak kremi, şampuan vs.11 ekimde gönderilmiş. Bugün dağıtım yapan adamla görüştüm. Bugüne yetişmeyecekmiş. Tabi baya sinirlendim ve söylendim. Sadece 3 gündür ellerindeymiş, yetişmiyormuş ne yapabilirmiş. Genel Merkezlerini aradım, kesinlikle telefonla ulaşmak mümkün değil. Sitelerinden şikayet formu doldurdum, dönüş olmadı. Dağıtımı yapan Gökkuşağı Şube’yi aradım. Çıkan kıza yetkili kişi kim onunla görüşmek istiyorum diyorum. Dağıtımda kargonuz diyor. Algı sıfır. Yetkili isimin yaklaşımı ise daha da vahim. Çok yoğunlarmış, yetişemiyorlarmış, ne yapsınlarmış. İstediğim yere şikayet edebilirmişim. Adama bir küfür etmediğim kaldı ama hiçbir özür yok, hemen hallediyorum yaklaşımı yok. Tam tersi durum bu daha çok beklersin diyor. İçinde bozulacak bir ürün olsa peki sorusuna bile olabilir diye yanıt veren bir yetkili.

Yapılabilecek şeylerse, en garantisi Yurtiçi Kargo gördüğümde uzak durmak veya kargomu paşa paşa gidip şubeden almak. Ki bu da onların işine gelecek yöntem. Ayaklarına gelen müşteriler. Ne hoş değil mi!?!


HB

Sia

Yazıda bahsedeceğim arkadaşı yeni keşfettim. Sesine bayıldım. Aç müziği bütün gün çalsın sıkılmazsın o kadar güzel. Radyoda çok fazla çalan şarkısıyla başlıyorum ki siz de hemen anlayın kimden bahsettiğimi. Sesi Rihanna’ya benzediği için ben tipini de çok farklı hayal etmişim, video klibini izlediğimde epeyce şaşırdım. Sesi harika, tipi de düzgün olsa şimdiye yüz kere tanınmıştı sanıyorum. Ekşi sözlükte okuduğum bir yoruma çok güldüm, tipini Kaya Çilingiroğlu’na benzetmişler. O kadar da değil ama değişik işte.
Bu arada Rihanna özentisi diye düşünmeyin, bu abla çok daha eski. Ayrıca Rihanna’nın seslendirdiği Diamonds şarkısını da kendisi yazmış. Bu şekilde başkalarına yazdığı şarkılar varmış bir sürü.


Ses güzel olduğu için şarkılarının hepsi de çok güzel ama ben kendi çapımda best of yapıp birkaç tanesini sizlerle paylaşıyorum.  

Popüler Yayınlar

Recent News