Ah bu küçük yaş
takıntıları! Hiç beklemediğin, önemsemediğin bir konu onun için koca bir
takıntı haline gelebiliyor. Bu hafta okulumuz yarım gün oryantasyon programıyla
birlikte açıldı. Pazartesi günü veli toplantısında okulun öğretmenleriyle
tanıştık ve kura ile sınıf öğretmenlerini belirledik. Eve gelince Eda’ya
öğretmeninin kim olduğunu söyledim. Geçen yıl da 5 yaş öğretmeniydi, tanıyor
dolayısıyla. Sonra bir de İngilizce öğretmeninin değiştiğini, Türkçe bilmeyen
yabancı bir bayan olduğunu söyledim. İşte bizimki bunu kafaya takmış. Cuma da
İngilizce olduğunu mu öğrenmiş ne yaptıysa dün akşam anneme “ben sizde kalayım
anneanne, yarın İngilizce dersine gitmeyeyim” demiş. Eve gittiğimde bana da
“yarın İngilizce var mı anne” diye sordu. Onu tedirgin eden şey ne acaba henüz
çözemedim. Çünkü geçen yılki öğretmeni Türk olmasına rağmen derste hiç Türkçe
konuşmuyordu. Bir de sanki sınıftaki tüm çocuklar şakır şakır İngilizce
konuşuyor da bizimki yeni öğrendiği için endişeye kapıldı. Umarım ilk İngilizce
dersinde bunun yersiz olduğunu anlar.
Kafasında
büyüttüğü diğer konu da kahvaltı. Bunu geçen sene de yaşamıştık aslında. Okulda
yememek için birçok yöntem deniyor. Örneğin dün kendime poğaça alırken o da
istedi, ki normalde çok nadir yediği zamanlar. Okulda öğretmenine “evde
kahvaltı yaptı” diyeyim diye neredeyse poğaçayı bitirdi. Bu sabah da kocaman
bardakta ağzına kadar süt getirmemi istedi evden çıkmadan. Ben tabi altında
yatan sebebi bildiğimden sütün kahvaltı için yeterli olmadığını, okulda yemesi
gerektiğini söyledim. Bunun üzerine ağlamaya başladı. “Her gün yumurta oluyor
ama!!!” Her gün yeme şartı olmadığını, istediğini yiyebileceğini söyledim ama o
kadar zor ikna ettim ki. Bir şeyleri yapmak zorunda olmak biraz stres yaratıyor
doğru. Mesela benim de şimdi beslenmeme çok dikkat etmem gereken bir dönem.
Doktorum diyetisyene gidip benim için hazırlanmış bir beslenme programıyla
ilerlesem iyi olacağını söylese de ben tıpkı Eda gibi belki de bunu takıntı
yaptığımı farkediyorum ve bir türlü randevu alamıyorum. Eda’yı bu konuda rahat
bıraktım. En azından okula tamamen alışana kadar.
O minicik
halleriyle bile neleri takıyorlar kafalarına…Anne babanın psikologluk rolü ve
belki de roller arasındaki en zoru sık sık devreye giriyor böyle olunca
da.
2 yorum:
Onun için de sizin için de zor bu dönemler. Gerçi her dönem zor. Yeni İngilizce öğretmeninin bir bakışı, bir sözü ya da ne bileyim bir davranışı bile etkilemiş olabilir onu. Yanlış yapmaktan da korkuyor olabilir. Zamanla alışır diye umuyorum. Kahvaltı konusunda da öğretmenleriyle konuşsanız iyi olur, bitirmesi konusunda baskı yapıyorlarsa ters tepme durumu var. Siz istemiyorsan yeme deseniz bile o anda içinde bulunduğu ortamda yememesi ancak arkadaşlarının yemesi, öğretmeninin ye demesi vs. her durum fazlasıyla etkili. Benim kardeşim koca kazık olmasına rağmen hâlâ kahvaltı sorunu yaşıyoruz.
Allah kolaylık versin ne diyeyim. :))
Aslında İngilizce öğretmeninin hiç görmeden bu tavrı takındı. Çok tatlı bir bayan, umarım tanıştıklarında bu endişesi kırılır. Kahvaltı ile hiçbir zaman arası olmadı zaten. Daha doğrusu annem onu böyle alıştırdı. Krepler, omletler, ve bunun gibi farklı şeyler yaptığından sık sık, okulda her gün kahvaltılıkla donatılmış sofrayı görünce sıkılıyor sanırım. Ne yapalım, alışacak :)
Yorum Gönder