http-equiv='refresh'/>

26 Kasım 2015 Perşembe

Oto koltukları 2 oldu

Aden’in yolculuk fobisi o kadar artmıştı ki annemden eve giderken 15-20 dakikalık yolda bile sıkılıp ağlamaya başlıyordu. Anakucağının içinde rahat olmadığı belliydi, çocuğa da hak veriyorduk o yüzden. Oto koltuğunu bir an önce almak istiyordum ama bizim cimcime henüz 9 kilo olmamıştı ve bu koltukların kullanımına 9.ayda başlanıyordu. Düşündüm, kucakta emniyetsiz bir şekilde yolculuk yapacağına veya kusana kadar ağlayacağına üçe-beşe bakmadan o kiloya da artık yaklaşmışken oto koltuğu almak en mantıklısıydı.

Aslında planım Eda’nın koltuğunu (9-36 olduğu için) Aden’e geçirmek ve Eda’ya arabanın kemerini bağlayabileceği yeni bir koltuk almaktı. Ama Eda’nın koltuğu isofixli olmadığı için Aden içinde çok alçak kalacak ve dışarıyı hiç göremediği için muhtemelen yine huysuzluk yapacaktı. Eda daha 20 kilo olduğuna göre bu koltuk ona daha epeyce yeter. Tek sıkıntı koltuğun kemerini kendi bağlayıp çözemiyor. O da ufak bir sorun diye düşünerek ablasının da onayıyla koltuğu Aden için almaya karar verdik.



Fiyatlar nasıl artmış öyle yeni düzenlemelerden sonra! 600 civarı çok güzel koltuklar bulunabiliyorken artık 1000 liranın altında koltuk kalmamış. Araştırma yaparken yine güvenlik testlerinden geçmiş bir model olmasına dikkat ettim. Bir de Alman markaları bana daha güvenilir geliyor. Eda’nın koltuğu Recaro, yani F1 araçlarının koltuklarını yapan marka. Ancak bu markanın koltukları ne yazık ki isofixli değil. Recaro’yu eledim o yüzden. Hem nisbeten ekonomik hem de istediğim kriterlere uygun olacak Britax Römer’in Trifix Gr1 modelini beğendim. 9-18 kg aralığında kullanılıyor. Bu modeli Joker’de indirimdeydi de şansımıza.

Bu koltuğu yerleştirmemizle birlikte bana arkada yer kalmadı ve çok şükür/ne yazık ki tekrar öne terfi ettim. Aden eskiye göre daha rahat tabi, o nedenle ağlamadan seyahat etme süresi uzadı. Özellikle yanında ablası da varsa daha iyi. Ama yalnızsa iş ön taraftan bana düşüyor. Özellikle emziğini düşürdükçe arkaya uzanmak zorunda kalıyorum. Hele arabayı kullanan bensem işim epey zor. Kırmızı ışık yanınca hemen kemerimi çözüp emziğini yerleştirip tekrar önüme dönüyorum ki böyle durumlarda kırmızı ışık da ne kısa yanıyormuş diye söyleniyorum normalde yaptığımın aksine.

Geçen akşam kızlarla eve dönerken işlek bir caddede trafik polisleri vardı, arabaları durdurup kontrollerini yapıyorlardı. Bizi de sağa çekti. Ehliyet/ruhsat? Tamam. Çocuklarınız çok tatlı, Allah bağışlasın. O da tamam teşekkürler ama keşke güzelce bir kontrol etseydi ikisi de oto koltuğunda mı, kemerleri bağlı mı. Ne yazık ki bu konuda çok çok eksiğiz.

Haftasonu Bigadiç’e gidiyoruz. 2 saat sürüyor ve bakalım Aden hanımı nasıl oyalayacağız bu süre boyunca. Çocuk şarkıları, oyuncak, emzik derken geçer mi dersiniz 2 saat?


HB

16 Kasım 2015 Pazartesi

Bu da tarihe not olarak dursun burada

Bu yazı fotoğrafsız, düz bir yazı olacak. Bazı anlar fotoğraflanmayacak kadar güzel oluyor çünkü. O dakika fotoğraf çekmek aklınızın ucundan bile geçmiyor. Dün dördümüz yatay bir şekilde sıralandık bizim yatakta. Birbirimize sarıldık, gülüştük, oynadık. Ve ben düşündüm de bir bakacağız evde minik bebek gülüşü kalmamış. Miniğim yüzümü okşamayacak bir süre sonra. Gel gel yap deyince küçük parmaklarını açıp kapamayacak. Adını seslenince ağzını kocaman açıp bize gülmeyecek. Kuşlar nerde deyince pencereye yönelip gökyüzüne bakmayacak. Bebek olmayacak bir süre sonra. Çok özleyeceğim bu hallerini. Edamınkileri özlediğim gibi. Adenim de inşallah kocaman kız olacak.

Çok güzeldi o an. Tüm bunları düşündüm ve sonra kızlarıma kocaman sarıldım. Hep kolumun altında olun, hep sarılayım size sımsıkı.


HB

11 Kasım 2015 Çarşamba

Üssünün Üssü

Bu aralar en çok sorulan soru “iki çocuk zor değil mi?”. Cevabım şu “iki çocuk kolay değil ama asıl zor olanı minik çocuk”. Tek de olsa bebek bakmak zor.

Hele bebeğiniz gece 9-10 kere uyanıyorsa… Gece 3 kez kalktığı için şikayet eden annelere çemkirmeniz an meselesi. Demin mesela yanımdaki arkadaşım anlattı, bebeği 8’de uyumuş, 1’de acıkıp kalkmış, sonra yine uyuyup sabah 5’te kalkmış. Kulak tıkaçlarımı verin bana!!
Hele ki bebeğiniz öyle kendi kendine oyalanmayan, hatta siz kapıdan çıkmaya teşebbüs ettiğiniz an ağlamaya başlayan ilgi canavarı bir bebekse… 1 tane yetiyor böyle olunca. Bir de üstüne ablanın ilgi ihtiyacı, bakımı, okul takibi vs. olunca elbette zorluk katlanıyor.

Yine de tüm bunlar dayanılmayacak şeyler değil. En kötüsü hastalık. Çünkü hastalıkla birlikte bütün zorluklar üssünün üssü olarak artıyor. Derdini söyleyemiyor, ilaç içmek istemiyor, burnunu açtırmak istemiyor, emzik almak istemiyor, gece uyumuyor. Hastalık geçiyor huysuzluklar huy haline geliyor. Geçen hafta önce Eda, sonra Aden ve en son ben hastalandık. 2 saatlik uykuyla geçirdim tüm haftayı. Gündüz iş, gece nefes alamayan ve sürekli ağlayan bir bebek ve sonuçta tabi ki benim bünye çöktü. İlaç da kullanamıyorum. Ayakta duramadığım için işten izin alıp çıktım, eve gidince dinlenmek ne mümkün. İlaç ve dinlenme olmadan nasıl iyileşilir? Hala hastalığın etkileri sürüyor. Yine de her zaman söylediğim gibi “çocuklar hasta olmasın da ben olayım”.


HB

9 Kasım 2015 Pazartesi

Doğumgünü İşleri

Cumartesi günü Eda’nın okul arkadaşlarından birinin doğum günü partisi vardı. Konsept olarak daha önce katılmadığımız türden bir parti oldu. Bir oyun evinde yapıldı. İlk katı zıpzıpların, top havuzlarının, kaydırakların olduğu bir oyun alanından oluşuyordu. İkinci katta ise masalar vardı, anne-babalar burada oturdu. İçeriye adım atar atmaz Eda arkadaşlarının yanına, oyun alanına attı kendini. Daha önce 2-3 kez böyle bir parka gittiği için yasakları delmenin memnuniyeti vardı. 2 kez nasıl girdi derseniz benim olmadığım bir an babasını kandırmış tabi ki. Neden izin vermediğimi merak ediyorsanız da tabi ki hastalıklar yüzünden. Buraların layığı ile temizlendiğini düşünmüyorum. Top havuzlarından 6.hastalık, el ayak hastalığı gibi virütik hastalıklar bulaştığını da çok duydum. Bir sebebi de bu parklarda çocuklar delicesine koşturuyor ve terliyor. Sonra da teri üzerinde kuruyor ve hasta oluyorlar. Rahat bir anne olamayışım yüzünden Eda’ya izin yoktu kısaca. Doğumgününe giderken de çok tembihledim ama tüm arkadaşları burada olunca kalkıp anne-babalarla oturacak hali yoktu elbette. Mecburen girdi. Ama bu sefer benim öngöremeyişim, oyun parkının zemini çok soğuktu (görevli ablaların ayağında patik vardı) ve çocuklar çorapla içeri girdiklerinden ayaklarının üşümüş olma ihtimali çok yüksek. Hazırlıklı davranıp patik götürebilirmişim.



Doğum gününden çıktıktan sonra arabada ilk cümlesi “ben de böyle bir doğum günü partisi yapmak istiyorum” oldu. Ben de tamam, arkadaşlarını davet edeceğin bir kutlama yaparız ama konsepti böyle olmaz. Ben dans edebileceğiniz, yarışmalar yapabileceğiniz, velilerin de çocuklarla birarada olduğu bir doğum günü düzenlerim sana dedim. Hem yaza yapacağımız için dışarıda da yapabiliriz diye ekledim. Ama o illa böyle oyun parklı istiyormuş. İkna etmek için sürem çok neyse ki. Doğum günü mekanları, oyunlar ve yarışmalarla ilgili önerileriniz varsa bekliyorum…


HB

Popüler Yayınlar

Recent News