2012 Londra Olimpiyatlarının gerçekleştiği şu günlerde yine neden biz sporcu yetiştiremiyoruz tartışmaları kendini gösterdi. Böyle organizasyonlar daha az olsun ki biz de “neyimiz eksik bizim” komplekslerine daha az girelim. Futbol Şampiyonaları yine bir derece, arada bir de olsa oralara uğruyoruz ama bu tip karma sporlar içeren şeylere gelemiyoruz. Dediğim sorgulamaları yaparken ben de biraz olsun “neden oralarda yokuz”un cevabını bulmaya çalışayım dedim.
En büyük sebep disiplin eksikliği. Spor eşittir disiplin. Her çocuk bu disipline gelebilir mi? Mümkün değil. Kuzenimin annesi onu ilkokuldayken basketbol kursuna yazdırmış. Bir gün izlemeye gittiğinde hocalarının çok sert davrandığını, sürekli bağırıp çağırdığını görmüş. Hemen almış kurstan, nasıl onun çocuğuna böyle bağırabilirlermiş! Hiçbirimiz çocuğumuza kıyamayız ama spora gönderiyorsan bu şekilde disipline olması gerektiğini kabul edeceksin. Sporda belli başlı kurallar var, bunlara uymayan bir kişinin ekibi kötü etkileme ihtimali var. Başarı için bu kurallar ve disiplinli çalışma şart. Hobi olsun diye değil, profesyonel olarak bir sporla uğraşsın istiyorsan çocuğunu hocasına teslim edip gerisine karışmayacaksın. Biz anneler bunu çoğunlukla yapamıyoruz. Çocuk da sıkıya gelemeyince kursu çok geçmeden bırakıyor ve spor hayatı başlamadan bitiveriyor.
Tabi şimdiki çocukların her şeyden çok çabuk sıkılması da etken. Yüzmeye gönderirsin, ben bir voleybolu da deneyeyim der. Ona gönderirsin tenis iyi tenis, onu öğreneyim ben der. Sonunda da hiçbirini öğrenemez. Öğrenir de o dalın sporcusu olamaz. Kız çocukları klasik 4-5 yaşına gelince bir heves baleye gönderilir. Kaç tane bale yaparak adını duyurmuş sporcumuz var? Maksat annenin isteği yerine gelsin, hevesi geçsin.
Bale deyince aklıma bir şey daha geldi: Yönlendirme eksikliği. Şimdi anne-babalar daha bilinçli. Değilse bile sorumluluğu okula devredip bir sürü sporla erken tanışmasını sağlayıp çocuğun yeteneğini önden keşfetme şansını yakalıyor. Bizim nesil daha şanssız. İlkokuldayken okula bir grup insan gelmişti. Kim bunlar diye merak edip sonra bale seçmelerine geldiklerini öğrenmiştik. Ben de seçilenlerden biriydim. Nasıl anlıyorlar? Bacak yapısına falan bakmışlardı diye hatırlıyorum. Sonra ben kursa başladım. Güzel güzel kıyafetler verdiler, babet sevgim de oradan geliyor heralde. Çalışmalarımız sırasında büyük sınıflara bakar kalırdım. Nasıl keyifle giderdim derslere. Büyük bir gösteri yaptık. Annemler, birkaç yakın tanıdık izlemeye geldi hepsi. Büyük bir heyecan ve gurur benim için. Ardından kızamık geçirip derslere gitmeyince baleden kopuş ve bir daha üzerine düşmeme.. Keşke zorla gönderselerdi annemler diyorum şimdi. Çok geç. Çocuk kafamla önemsemeyişim, ailemin de “çok iyisin,bırakma, bir süre daha devam edip öyle karar ver” demeyişi sonucu sporla bağım kopmuş oldu. Evet çocuk sevmiyorsa, dersler ona eziyet geliyorsa fazla zorlamanın anlamı yok. Ama aksi durumda ailenin üzerine düşmesi, gerekirse zorlaması, kısaca yönlendirmeleri çok önemli.
Son olarak sporcu yetiştiren ülkelerin en önemli özelliği devletinin spora önem ve doğrudan destek veriyor oluşu. Bizde bu olmadığı için sporcular sponsor arayışına girmek zorunda kalıyor. Oysa devletin bu mesele için müdahaleci davranması, başarılı sporcuların keşfedilip yetiştirilmesi için çaba göstermesi gerek. Bu yaptığı yatırım ile belki de o sporcular ülkesine madalya getirecek, ülkesinin adını tüm dünyaya duyuracak çünkü.
Ata’mızın sporla ilgili söylediği birkaç özdeyişe bakalım:
“Her çeşit spor faaliyetini Türk gençliğinin milli terbiyesinin ana unsurlarından saymak lâzımdır. Bu işte hükümetin şimdiye kadar olduğundan daha çok ciddi ve dikkatli davranması , Türk gençliğinin spor bakımından da milli heyecan içinde , itina ile yetiştirilmesi önemli tutulmalıdır.”
“Açık ve kat' i söyleyeyim ki , sporda muvaffak olmak için her türlü muavenetten ziyade, bütün milletçe sporun mahiyeti ve kıymeti anlaşılmış olmak ve ona kalpten muhabbet ve onu vatani vazife telâkki eylemek lâzımdır.”
“Dünya spor hayatı ve spor dünyası çok mühimdir. Bu kadar mühim olan spor hayatı, bizim için daha mühimdir. Çünkü ırk meselesidir, ırkın ıslahı ve kişayişi meselesidir ve hatta biraz da medeniyet meselesidir.”
Bu arada volaybol ve basketbol takımımız, yüzme,atletizm gibi bireysel sporlarda yarışan başarılı sporcularımız var elbette. Onların başarısını yadsımıyorum, ancak örneğin Çin’in Olimpiyatlara çıkardığı sporcu sayısıyla kıyaslasanıza..Çok çok minik kalıyor yanlarında. Her dalda öyle ama ben ilgilendiğim konuları düşünürsem; mesela Artistik Buz Pateni Avrupa Şampiyonası’nda bir Türk ismi okunuyor. Müthiş olmaz mıydı? Tuğba Karademir Dünya Şampiyonasına katılmıştı mesela ama ilk elemeleri geçemedi. Yine de gurur kaynağı. Onun da geçmişine bakarsak ilerleyebilmek için Kanada’ya yerleştiğini ve eğitimlerini burada aldığını görüyoruz. Türkiye’de bir yere kadar gidebiliyor, bir yerden sonra tıkanıyorsunuz çünkü.
Güzel olurdu sporcularımızın böyle başarılarını seyretmek ama işte engeller, engeller...
HB
Not:Alıntılar YeniMakale sitesindendir.
2 yorum:
hep konuşulur ama yumurta kapıya dayanınca, olimpiyatlar bitsin yine rafa kalkar bu serzenişler çünkü genelde hiçbir konunun arkasında dik duramıyoruz o anı konuşup -tartışıp bitiriyoruz.İstediğimiz kadar konuşalım bu böyle gider destek olmadığı sürece de ne sporcu yetişir yetişende zaten destek olmadığından buralarda dur-a-maz:(
Öyle ne yazık ki. Ayrıca adamların derdi tasası yok ki. Bizde geçim sıkıntısı çeken kişi sayısını düşünsene, sporla uğraşacak hali mi var adamın. Çok sebep var altında yatan, çözümleri de bir o kadar zor.
Yorum Gönder