Cumartesi gecesi arkadaşımızın düğünü vardı Antalya’da. Cuma Edayı annemde bırakıp sabah 4’te yola çıktık. Antalya’ya kadar gitmişken denize girmeden olmaz, o yüzden erkenden çıkalım diyerek... Düğün şehri Antalya olunca 2 gün bile olsa hemen tatil moduna döndük. Sabah bir şort bir t-shirt ve terliklerimizi giyip çıktık yola. Antalya demek cehennem sıcağı demekti ne olsa. Kahvaltı için molayı Afyon’da verince bir şeyi hesaba katmadığımızı farkettik arabadan iner inmez. Afyon sabah 7 de buz gibiydi! Neyseki arabada klimadan üşürüm diye yanıma çorap almıştım da arabaya girince biraz olsun ısındım.
9 derece Afyon ile 39 derece Antalya arasında sadece 3 saatlik bir mesafe var. İklime bakınca öyle gibi gelmiyor. Antalya gerçekten çok sıcaktı. Sıcaklık bir yana nem insanı bunaltıyor. Kaldığımız Turizm Uygulama Oteli, Konyaaltı Plajına 5 dakika mesafedeydi. Otele varır varmaz kendimizi denize attık bu yüzden. Daha önce Alanya’ya gitmiştim tatil için birkaç defa. Oranın dalgalı ve pis denizi Antalya’yı çok sevdirmemişti bana. Daha sonra bir yaz Kemer’e gitmiş, kafamdaki Antalya imajını biraz olsun düzeltmiştim. Merkezi hakkında ise hiç bilgim yoktu. Konyaaltı uzun ve geniş bir plaj. Fotoğrafları hep aynı noktadan çekmişim. Otelden plaja iniş yolundan...Denizi alıştığımızın dışında sıcacık ama hava da öyle sıcak ki insan biraz soğuk su arıyor. Çok da temiz değildi, üzerinde yağ tabakası var adeta. Gezi tekneleri de bunun sorumlusu olmalı.
Plajda deli gibi ağlayan bir çocuk gördüm, annesinin kucağında. Anne de tipinden hemen anlaşılıyor ki Rus. “Ahaa, hani sadece Türk çocukları ciyak ciyak bağırırdı. Demek ki yabancılarda da var böyle veletler” derkeeen kadın önümüzdeki şezlonga geldi. Bir baktık ki eşi Türk. Genlerde var çocuk ne yapsın. Her şey normalmiş yani, şaşırmaya gerek yok. Her taraf Rus gelin kaynıyor. Rusça konuşan hatunlar iki dakika sonra bir bakıyorsun şakır şakır Türkçe konuşuyor. Hem de aksan falan da yok bazılarında, iyi sökmüşler.
Neyse Cumartesi düğüne katıldık. Ertesi gün de denize girmekten vazgeçerek kahvaltı sonrası hemen yola çıktık. Yol demişken, gitmeden önce yolda dinleriz diye bir CD hazırlamak istedim ama bizim mp3 çalarımız olmadığı için bilgisayardaki şarkıları audio formatına çevirmem lazımdı. Bunun için dönüştürücü program gerekti falan derken işler de çok yoğun diye ben şirketten bir arkadaşa bu görevi verdim. İstediğim şarkıları gönderdim, cd ye audio olarak yazması için ama cd sayımız az, şarkımız çoktu. Sığdığı kadarını yüklese yetecekti. Malesef bu mp3 lerin içine radyo hitlerini de koymuşum ve cd’ye neredeyse sadece bunlar sığmış. Benim istediğim şarkıların hiçbiri yoktu. Sürekli pop müzik dinlemekten içimiz daraldı. Cd’yi 1 kez dinledikten sonra kırıp attık direkt, bir daha karşımıza çıkar korkusuyla. Bir ara pop şarkıların hepsini ezberleyeceğiz diye endişelenip müziği kapattık. Bir ara ise o kadar uğraştı, dinleyelim bari sonuna kadar dedik ve çalan şarkı Coldplay olunca çocuklar gibi şenlendik.
Bu paragraf için baştan bir uyarım var. Yazıyı okuyan bir hamile iseniz yazının sonu gelmiş bulunuyor, devam etmemenizi rica ediyorum. Değilseniz Afyon’daki İkbal Tesislerinden bahsetmek istiyorum size. İstanbul-Antalya arasını arabayla gideceksiniz yemek içim mutlaka uğramalısınız. Sucuk döneri ve kaymaklı ekmek kadayıfı şahaneydi. Yediğiniz sucuğu ve kaymağı hemen oradaki marketten satın alma şansınız da var. Çok nefisti, bir sucuk sever olarak çok beğendim.
Yine yorucu bir haftasonundan sonra artık dinlenme sırası. Kurban Bayramına kadar uzun yol yok görünürde :)
HB
3 yorum:
Fotoğraflar harika. Gittikçe daha da harika oluyor galiba :)
Bu yazıdan sonra uzun lafın kısası 1 günde olsa tatil tatildir :P
:) Bir nikah bahanesiyle biz de karı koca İzmir'deydik haftasonu . Çok güzel bir yazı keyifle okudum. Sevgiler...
Adanın Annesi; çok teşekkürler. 1 gün de olsa tatildir ama sonradan verdiği yorgunluk da hiç azımsanacak gibi değil. Hala kendimize gelemedik :)
xenep; teşekkür ediyorum. Beğenmenize sevindim. Benden de sevgiler ;)
Yorum Gönder