Tassos’un
Türkler arasında çok popüler olduğunu bildiğimizden, bir de gezimiz tam bayram
tatiline denk geldiği için Cuma iş çıkışı 19.30 da yolcu yolunda gerek diyerek
Çanakkale’ye doğru yola koyulduk. Lapseki-Gelibolu-Keşan güzergahından sonra
saat 12’de İpsala Sınır Kapısındaydık. Arabayla geçtiğimiz için birtakım
belgeler gerekiyordu. Uluslararası ehliyet, sigorta gibi. Bu işlemlerle
birlikte 1 saat oyalanma sonrasında Yunanistan tarafına geçmiştik. Artık sıra
bekleme derdimiz kalmadığına göre mola verecek bir yer bulup arabada birkaç
saat uyuyabilirdik. Fakat sınırdan sonra başlayan otoyol üzerinde tek bir tesis
bulamadık. Artık gözümüzden uyku akarken yol kenarlarında duracak bir yer
aradık ama nafile. Feribota bineceğimiz Keramoti kasabasına gelmek zorunda
kaldık. Saat 3’te buradaydık ve arabaya doluşan sivrisineklerin ve dışarıdaki
gürültünün izin verdiği ölçüde sabah 6’ya kadar uyuduk. Gözümüzü açtığımızda
arabalar ilk feribota binmek için sıraya girmişti. Biz de ilk feribotla karşıya
geçmiş olduk. Feribot yarım saat gibi bir sürede adaya geçiyor. Erken yola
çıkarak ne kadar doğru karar verdiğimizi birkaç gün sonra anlayacaktık. Sohbet
ettiğimiz bir aile 10 saat sınırda beklediklerinden bahsetti. Zaten adadaki
turistlerin çok büyük bir çoğunluğunu Türkler oluşturuyordu. Sonra Romenler ve
Sırplar çoktu.
Ada hakkında;
Tasos adasının
çevresi yaklaşık 100 km civarında ve 80 ayrı koya sahip olduğu söyleniyor.
Mermer yatağına sahip bir ada. O nedenle alışık olmadığımız birçok yerde mermer
kullanımına rastlıyoruz. Örneğin sokaklardaki kaldırımlar. Tasos, İstanbul’un
fethinden hemen 2 yıl sonra Osmanlı’ya geçmiş ve 1912 Balkan Savaşlarında
Yunanlılar tarafından ele geçirilerek Osmanlı yönetiminden çıktı. Bence iyi ki
de çıkmış, bizde kalsa bugünkü hali eminim bambaşka olurdu. Her yanında yangın
çıkar, ada yazlık evlerle ve büyük 5 yıldızlı otellerle dolar taşardı. Üstelik
plajlar bu şekilde çekirdek kabuğu, cam kırıkları ve sigara izmaritleri olmadan
kalamazdı, yakışmazdı böylesi bir Türk sahiline.
GOLDEN BEACH (CHRISI AMMOUDIA)
İlk gün
yorgunluk olduğu için hiç düşünmeden otelimizin bulunduğu Golden Beach’e
gittik. Denize girince, tamam başka yere gitmeye gerek yok. Ben tatil bitene
kadar burada denize girebilirim düşüncesi oluştu bizde. Tabi görmek istediğimiz
çok yer olduğu için bunu tercih etmedik. Her gittiğimiz plajda denizden
beklentimizi bir çıt daha yükselttik.
Golden Beach
kumsalı tamamen ince kum, deniz sıcak ve öğleden sonra oluşan kalabalığa rağmen
hiç kirlenmiyor.
Sabah kimsecikler yokken |
Golden Beach bloglarda hep hayal kırıklığı olarak tarif edilmiş, oysa bence deniz harikaydı. |
ALİKİ BEACH
Alice
Restaurant Aliki’de en çok tercih edilen işletme. Burada yeni çalışmaya
başlayan Mike isminde bir garson var. Babasından dolayı Türkçe de biliyor. Bir
aile işletmesi ve hepsi de suratsız, sürekli kendi aralarında kavga eden
tipler. Mike da bu durumdan şikayetçi, ona göre ihtiyacı olmasa orda 5 dakika
durmazmış. Adanın belki de en güzel koyundaki bu tesis bende olsa neler
yapardım diye bir düşünüyor insan. Aliki’ye mutlaka erken saatte gidilmeli,
çünkü çok hızlı kalabalıklaşıyor. Adanın birçok yerinde olduğu gibi burada da
şezlonglar orada bir şeyler yemeniz şartıyla
ücretsiz. Biz gittiğimizde karnımız toktu ve şezlong ücreti olan 7 euroyu
karşılayacak miktarda içecek tüketmemize rağmen parayı önden aldılar. İçecek bu
kuralın içinde değilmiş. Öğlen yemeğinden sonra bu tutarı hesaptan düştüler.
Sabah erken saatlerde çektiğim bu pozu günün diğer saatlerinde yakalamam imkansızdı. |
Beautiful Aliki'de güneşte kurutulan ahtapotlar |
Aliki'ye tepeden bakış |
Aliki Beach'in arka tarafında antik çağdan kalıntılar vardı, deniz de çok güzel görünüyor ancak deniz kestaneleri boldu |
Yolda giderken çektiğim bir fotoğraf, doğa hep yemyeşil. |
Paradise Beach’e
Aliki dönüşü uğradık. Saat 4’ü geçiyordu o nedenle şezlong aramak yerine
havluları kuma serdik ve kendimizi denize attık. Kumu çok ince, Türkiye’nin
herhangi bir yeri ile kıyaslayamam çünkü böylesini daha önce görmedim. Deniz
yine çok temiz ve sıcak. Sadece çok sığ olduğundan hafif ama sık dalgalar
oluyor. Ilıca’nın daha az dalgalı ve hiç rüzgarsız hali diyebiliriz. Bir de
etrafı yüksek, çamlık dağlarla çevrili. Denizin rengini tahmin edersiniz.
Deniz çok uzunca bir mesafede sığ, su belinize bile gelmiyor uzun bir süre. |
SKALA POTAMIA
Denize girmek
için gitmedik ancak akşam otele yerleşip duşlarımızı aldıktan sonra otele yakın
olduğu için yürüyüş amacıyla gittik. Çok hareketli, kalabalık bir yer. Güzel
waffle ve krep yapan yerler var. Yemek için de deniz kenarında bulunan
Afrodit’i denedik, gayet başarılıydı.
MAKRYAMMOS BUNGALOWS
Tesise giriş
kişibaşı 3 Euro. Tesis çok güzel ve geniş bir alana kurulu. Biz 11.30 gibi
gittiğimizde hiç boş şezlong kalmamıştı ama buna rağmen yeşilliklere yayılma,
üzeri tenteli masaları kullanma şansı bulduk. Tesis içinde bulunan restorantın
yemekleri de gayet güzeldi. Sadece denizden memnun kalmadık. Rahatsız edici bir
dalgası vardı ama o güne mahsus olabilir. Çünkü genelde bloglardan okuduğum
kadarıyla bu koy herkesin önerdiği bir yer.
Denizin dalgası biraz rahatsız ediciydi, çok uzun zaman geçirmedik suda. |
LIMENAS
Çarşısında
biraz dolaştıktan sonra saatin erken olduğunu görüp antik tiyatroya gidelim
dedik. Yola bakılırsa biraz tepede olmalıydı. Evinin balkonundan bize bakan bir
teyze o yöne gittiğimizi görünce Yunanca bir şeyler söylemeye başladı ama nasıl
hararetli konuşuyor. Meğer kadıncağız çocuk arabasıyla oraya gidemezsiniz
demeye çalışıyormuş. Çok az çıkınca anladık zaten ve arabayı bir noktada
bırakarak tırmanmaya devam ettik. Öyle böyle değil, kan ter içinde kaldık
vardığımızda. Ve Bahadır’ın yorumu şu oldu: Antik Çağda yaşayanlar deli olmalı,
bu kadar tepede tiyatronun ne işi var! Kısaca gidip yorulmaya değecek bir yer
değildi.
Yemek için
rezervasyon yaptırdığımız meşhur Simi Restoranta gittik. Kafamız rahat nerede
yiyeceğimiz belli çünkü. Kapısında bekleyen görevli listesini kontrol ediyor,
bizim ismimiz yok. İsimleri kağıtlara yazıp sonra tek listeye geçiyorlarmış.
Çok tebrikler size, ne kadar ününüze yakışır bir yöntem. Tabi bizim kağıt uçtu
mu ne oldu bilmiyoruz. Simi’ye karşı tamamen negatif duygularla başka yer
bakmaya başladık. Çarşı üzerinde Tavernaki Restoranda yedik yemeğimizi.
Nevizade’ye çok benzer bir havası vardı. Masalar sokakta ve kalabalık bir
ortam. Yemekler de güzeldi, çalışanlardan Kosta da çok ilgili ve sempatikti.
Limenas merkezde de denize girilebilecek plajlar mevcut |
Meşhur Simi Restaurant |
Sakın gitmeyin
diye kocaman harflerle yazasım var. Çok çok bozuk bir yol, üstelik arabayı park
ettikten sonra 25 dakika yürüyüş, berbat pis bir doğal havuz oluşumuyla
karşılaşma ve o kadar yolu bu sefer yokuş olarak tırmanış. Sıcakta öldük
bittik. Bunları Eda’yı kucaklayarak yapan daha çok bitti. Gidiş yolunda bizi
uyaran kişiler oldu. Denizden hiç su gelmiyor, havuzdaki su hiç değişmediği
için de çok pis, biz girmedik bile. Sadece fotoğraf çekmek için gidecekseniz
gidin dediler. Ah kafamız. Hele hele hamile olduğumu bilseydik havuz muhteşem
bile deseler yarı yoldan dönerdik heralde.
Yolun başı... birazdan pişman olacak masum köylüler |
PSILI AMMOS
Burada
gittiğimiz tesis çok başarılıydı. Deniz de tertemizdi ancak güneyde olmasına
rağmen adada girdiğimiz en soğuk denizdi. Yine yüzdükçe alışılıyor ancak kıyıda
durmak imkansız çünkü sudaki kumlar da buzlu kum gibi. Dolayısıyla çocukla
kıyıda vakit geçirmek için çok uygun değildi ama onun haricinde çok beğendik.
POTOS
Akşam yürüyüş
ve çarşısında alışveriş için gidilebilir. Yemek yediğimiz tavernanın ismini
hatırlamıyorum ama adadaki en güzel balığı burada yedik. Fiyatlar tabi ki yine
çok uygun.
Yemek yediğimiz taverna |
SALIARA (MARBLE BEACH)
Burası
haritalarda yok nedense o nedenle birisine sormadan bulması çok zor.
Makryammos’a giderken sola değil sağ tarafa sapmanız halinde Marble Beach
yoluna girmiş oluyorsunuz. Yol çok bozuk. Zaten yolda çok az Türk görüyoruz,
arabalarımız kıymetli bizim dimi. Yol kötü de olsa en azından plaja kadar
gidiyor ve indiğinizde yürümek zorunda kalmıyorsunuz. Mermer taşlardan oluşan
bu plaj mutlaka görülmeli. Denizin rengine bayıldım. Tek sorun burada bir tesis
vs.yok. Uzun süre kalınması zor o nedenle. Hadi sıcağın altında durmayı geçtim
tuvalet bile yok.
LA SKALA BEACH
Glyfada ile
Glikadi arasında bir tesis. Çok güzel ve konforlu görünüyordu, deniz de harika.
Ancak biz gittiğimizde sadece orta kısımlarda boş şezlong kalmıştı, o nedenle
çıktık ve Glikadi’de otelimiz garsonu tarafından şiddetle tavsiye edilen koya
gitmeye karar verdik. La Skala’ya erken saatlerde gidilmeli mutlaka.
GLIFONERI
Minicik bir koy
burası. Ufak bir otel ve ona ait şezlonglar var. Şemsiye yok ancak kocaman ağaç
gölgeleri yerlerini tutuyor. Deniz çok temiz, sıcak ve dalgasız. Kenarlarda
bulunan kayalıklarda deniz hıyarları vardı çokça ki bu da denizin temizliğini
gösteriyor. Öğlen yemek yenilebilecek bir yeri de var, Taverna Glifoneri
isminde.
HOTEL ENAVLION
Enavlion Otel konum olarak çok güzeldi, denize
3-4 dakika yürüme mesafesinde ve kendine ait plajı var. Odalar çok konforlu ve
tertemizdi. Her gün çarşaflar ve havlular değiştirildi, banyo temizlendi. Odada
yaşadığımız tek sıkıntı ek yatak getiremiyor olmalarıydı. Sadece bebekler için
ilave yatakları varmış. Öyle olunca üçümüz sıkışık bir şekilde yatmak zorunda
kaldık. Hele tüm gece deli yatan bir kızla bu çok zor oldu. Otelimizi oda
kahvaltı ayarlamıştık. Ancak restoranı o bölgede tercih edilen bir işletme
olduğu için ilk akşam hemen denemede bulunduk. Yemekler çok lezzetliydi, ayrıca
menü tüm Tasos’ta gördüğüm yerler arasında en zenginiydi. Garsonlar çok samimi
ve güleryüzlüydü, özellikle de Eda’ya karşı. Eda için söylediğimiz yemekleri
önden getirecek kadar, portakal suyu vs. söylediğimizde içine buz atmıyoruz
değil mi diye soracak kadar düşünceliydiler. Çok basit şeyler ama çocuğa dahi
içecekleri buzlu getiren garsonlara alıştığımdan garip geldi. Kısaca oteli
kesinlikle önerebilirim. Ancak Tasos ucuz bir yer, genel olarak tatil ekonomik
olmalı denilirse çok daha ucuz oteller vardı. Güzel bir araştırmayla ucuz ve
rahat bir tesis bulmak kolay. Enavlion Otelin 1 gecelik fiyatı 115 Euroydu,
üçümüz için toplam tabiki. Örneğin yine aynı mevkide Fedra Oteli önerebilirim. Biz yola erken çıkıp tatili önden 1 gece
uzattığımız için bu otelde kaldık ilk gecemizde. Enavlion’da yer olmadığı için
buraya yönlendirdiler. Denize sıfır bir oteldi. Odalarının biraz ufak olması
dışında bir problemi yoktu bence. Sadece kahvaltı ya da yemek olayı nasıl
bilmiyorum. Çünkü yine kahvaltımızı diğer otelde yaptığımız için deneme
imkanımız olmadı.
Otel odamızın girişi, aynı zamanda balkonu |
Yemeklerle ilgili;
Bloglarda o
kadar olumlu şeyler okudum ki yemekler hakkında beklentiyi mi yüksek tuttum
bilmiyorum, biraz hayal kırıklığı yaşadım. Deniz ürünleri güzel, menülerinde
çorba, makarna, köfte gibi şeyler var. Ancak meze konusunda bize göre zayıf
buldum. Cacıki var tamam da bir kızartma söylediğimizde onun yanında bile
cacıki geliyor. Nerde bizim sarımsaklı yoğurtlu mezelerimiz. Taverna denilen
yerlerde menüler hep birbirine benzer.
Yine de aç
kalmak imkansız. Ayrıca porsiyonları acaip büyük. Mesela Tavernaki’de sipariş
verirken Kosta bize yeter bu kadar daha fazla bir şey söylemeyin diye uyarıda
bulundu. Ayrıca fiyatlar da çok uygun.
Çok uzun bir
yazı oldu ama parçalara ayırıp konuyu uzatmak istemedim. Tatil bu yıl için
bitti, her gün tatil yazısı yazmak da çok hoş olmuyor o nedenle.
Tasos mutlaka
gidilmesi gereken bir yer. Gezilecek daha çok yeri var. Örneğin dağ köyleri,
kiliseleri, müzeleri ama biz deniz turizmi için gittik ve buraları gezi
planımıza dahil etmedik. Fotoğraflarda bolca su görmeniz bu sebepten.
Aaaa bu arada
Eda büyüdü diye rahat tatil yaptığımı sananlar yanılıyor. Çocukla Yurtdışı
tatilinin zor yanları çoktu. En zoru tuvalet konusuydu mesela. Malum taharet
musluğu olmayınca ve bizimki hafif bağırsakları bozunca öyle zorlandım ki
anlatamam. Tuvaletler her yerde temizdi neyse ki ama sürekli pet şişeyle gezmek
de zor oluyor. Ayrıca Eda büyüdü ama ısrarla denize yalnız girmiyor. Tüm gün de
denizde durmak isteyince Bahadırla dönüşümlü olarak ona eşlik etmemiz
gerekiyor. 2 kişi olduğumuz için de hemen sıra dönüveriyor. Rahatlığı eski
yıllara göre artmış olsa da çocuklu tatil hala zor.
HB
9 yorum:
Face de tatil resimlerini gorunce keske nloga yazsa defim icimden bugun gorunce atladim resmen.cok guzel ama cocukla zor olur gibime geliyor derken yazinin sonuna yazmissin zaten.
Bu arada hamilemisin ben mi oyle anladim.
Tesekkurler guzel oneri icin
Haticecim bebek beklediğiniİ dün gece blogu okurken öğrendim, çok çok çook tebrik ediyorum!
Sezo bigo; aslında tam tersi çocukla gitmek için çok uygun. Yemek problemi yok, deniz sığ ve sıcak.
ömerinannesi; çok teşekkürler Figencim. :)
Merhaba güzelim :) öncelikle tebrik edeyim. Sağlıkla kavuşun inşallah birbirinize.
Ben yazıyı iki bölümde okudum, ancak yorumu şimdi yazabiliyorum okumam bitince :) Çok güel yerlermiş gerçekten, daha önce bu kadar detaylı okumamıştım burayı, ilgimi cezbetmemişti, ama şimdi neden olmasın dediğim yerlerden oldu. bence mermer tozu olan plaj çok am çok ilginç. çok farklı :) merak ettim doğrusu. nice tatil yazıları yazman dileğiyle... :)
sevgiler.
dubleanne
Merhabalar, ne güzel bir tatil olmuş. Gelirim arada...
tebrik ediyorum, demek ikinci bebek geliyor :) sağlıkla kucağına alırsın inşallah... marble beach ilginçmiş gerçekten görmek lazım.
dubleanne; çok teşekkürler Gülincim tekrar. inşallah tatil yazılarını ben de çok seviyorum. Not defterim hep yanımda geziyorum tatilde. Blog yazanların olmazsa olmazı sanırım :)
Gelincik zamanı; evet çok güzeldi. Çok teşekkürler ve sevgiler.
Mine Gülden Çevik Oskay; çok teşekkür ederim inşallah. Evet ama Marble'a gidecekler için en büyük uyarım sabah 9'da orada bulunmaları gerektiği. Çünkü erkenden kalabalıklaşıyor. Herkes plaja havlusunu serdiği için de yer bile kalmıyor oturulabilecek.
Yorum Gönder