http-equiv='refresh'/>

30 Haziran 2014 Pazartesi

Ayvalık ve Cunda

Bu haftasonu da bir yerlere mi gitsek teklifiyle arabada “eveeeet” diye bağıran bir kız çocuğu olunca ne olup bittiğini anlamadan kendinizi o yerde buluyorsunuz. Bizimki tam da böyle oldu. Biyerler=deniz (mevsim yazsa) olduğu için konuşmanın geçtiği günün akşamı deniz havlularını ve mayoları henüz kaldırdığım yerden yine valize alıyordum. Hızlı bir otel rezervasyonu ve yolculuk. Yalnız bu sefer Edremit’in diğer tarafına, Ayvalık civarına gitmeye karar verdik. İyi ki de öyle yapmışız.

Bir süreliğine Assos out, Ayvalık in. Birkaç sebebi var bunun. Bir kere deniz daha ılık, kumsal daha güzel, taşlı değil, alabildiğine uzun ve geniş. Tek dezavantajı daha kalabalık olması olabilir ama bu hafta Ramazanın da etkisiyle olmalı hala çok sakindi.
Otelimiz Sarımsaklı’daydı, merkeze 20 dakika yürüme mesafesinde. Hemen önünde özel plajı vardı ve dediğim gibi çok sakindi. Deniz de bir o kadar sıcak. Cumartesi tüm gün buradaydık. Otelle ilgili olarak; ilgiden çok memnun kaldık. Ayrıca ufak bir odadan oluşmuyordu. Aksine mutfak, salon, 2 kişilik yatağı olan kocaman bir oda ve 2 tekli yatağın olduğu bir çocuk odası ile büyük bir balkonu vardı. Suit şeklindeydi ve bu kadar büyük yeri görünce yayıldık da yayıldık. Eşya toplaması biraz zor oldu.







Cumartesi akşamı Cunda’ya gittik. Bloglarda hep ismi geçen Ayna, Lal, Vino gibi yerlere gidemesek de fotoğraflarını çektim en azından. Akşam yemeği için tek bir yer seçmek zorundaydık. Tüm bu mekanlarda aklım kalsa da hususi bir Cunda gezisi planlamadan hepsine uğramanın mümkün olmayacağını anladım.
Eda ile ikimiz o kadar çok mezeciyiz ki rakı içmediği halde mezeden bu kadar tat alan başka birisi var mı bilmiyorum. Gittiğimiz restoranda meze anlamında çeşit boldu, lezzet olarak da her biri nefisti. Porsiyonlar büyük, fiyatlar makuldü (meze fotoğraflarını çektim ama Ramazan sebebiyle paylaşmıyorum)

Lal Girit Mutfağı

Bahçesinden..



Mis gibi kokuların geldiği Cumhuriyet Fırını


Harika tasarımlar var, mutlaka gezilmeli. Ben içinde kendimi kaybettim.

Vino Şarap Evi, sakızlı likörünü deneyemedim. içimde kaldı..



Sakızlı ve lorlu kurabiyeleri denenmeli, nefis.



Cunda’nın bir tek rüzgarını sevmedim. O da bize denk gelmiş olabilir, her zaman bu kadar rüzgarlı değildir muhtemelen.
Bu arada 8-9 yıl önce Cunda’ya tekne turuyla gitmiştim, bugünki haliyle hiç alakası yoktu. Kısaca Cunda olumlu yönde değişmiş diyebilirim.

Pazar sabahı otelde kahvaltımızı yaptıktan sonra otelimize çok yakın olan, otel sahibinin önerisiyle Badavut Koyuna gittik. Poyraz olduğunda buraya gidiyormuş kendileri de. Gerçekten de rüzgar yok denecek kadar azdı ama daha da önemlisi harika bir denize ve kuma sahipti. Denize girenler suyunun soğuk olduğunu söylese de bize gayet iyi geldi. Deniz sıcaklığı konusunda çıtayı yükseltmiş olabiliriz. Yıllardır Antalya civarında denize girmediğimiz için sıcak deniz neydi unuttuk. Aslında önce soğuk gelen ama sonra da üşütmeyen denizlere soğuk da denmez pek. Bu anlamda Sarımsaklı ve Badavut denizleri hiç de soğuk değildi.

Badavut ve Şeytan Sofrası fotoğraflarını da bir sonraki yazıya bırakayım. Çok fotoğraflı bir yazı oldu, daha da sıkıcı hale getirmeyeyim.

HB






0 yorum:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar

Recent News