Vay bana vaylar bana! Şu güzelim kasım ayında 1 tane olsun yazılı bir şeyim olsun diye çıktım yola. Bakalım iki satırlık yazıyı kaç saatte yazabileceğim.
Hayat o kadar yoğun ki. Ama o kadar.. Haftanın çoğu günü işten geç çıkıyorum, bazı günler eve gittiğimde Eda uyumuş oluyor. İçim rahat değil, ne işler bitiyor, ne kızım beni yeteri kadar görüyor. Peki o zaman amaç ne? Neyin çabası bu? Ne anlamsız hayat diyorum. Bunaldığım anlar oluyor. Sonra da elbet geçecek, sağlığımız yerinde olsun, gerisi olur gider diyorum. Öyle ruh halleri işte.
Herneyse, bu arada neler oldu, kısa kısa anlatayım.
*Eda bize geçen hafta okulda sunum yaptı. Her ünite sonunda portfolyo sunumları olacakmış. “Okulum” ünitesi için Eda bize fotoğraflarla okul personelini ve görevlerini tanıttı. İngilizce öğretmeniyle minik diyaloglar yaptı. Provalarda daha rahat davranmış, asıl sunumda biraz çekingen kaldı ama çok normal karşıladım. Bugün bana bir sunum yaptırsalar onun kadar olamam belki. Kısacası kızımla gurur duydum.
*Bahadır 1 ay kalmak üzere İtalya’ya gitti. Nişanlı olduğumuz dönemden bu yana en uzun ayrılığımız. Bahadır’ın gidişiyle birlikte annem bize taşındı. Konukomşu olmayınca kendini yakındaki alışveriş merkezlerine ve marketlere atıyor. Bu taşınma işinin annemin bütçeye zararı olacağı kesinleşti.
*Canım arkadaşım Burcu, yani La Mamma di Due, 11 kasımda artık resmen 2 çocuk annesi oldu. Selen çok şükür ki sağlıklı bir şekilde aramıza katıldı. Fakat bu bahsettiğim anlamsız koşturmaca yüzünden ben hala gidip minik meleği koklayamadım.
*İnsanlarla uğraşmak işlerin yoğunluğunun bin katı yıpratıcı. Şirketin içinde bulunduğu bir projede çalışıyorum bir süredir. İnsan ilişkileri yerlerde sürünüyor. Sinirler hep gergin, akıllı telefon misali çok iş yapıp çok şey çözmeye çalıştıkça pil falan kalmıyor. Kendi kendini imha edecek seviyelere geliyorsun.
*Yine Eda’ya dönecek olursak, okul onu çok değiştirdi. Maşallah her şey iyi gidiyor. Cumaları kütüphaneye gidip 2 kitap seçiyorlar. Haftasonu birlikte okuyoruz, Pazartesi teslim ediyorlar. Artık çok fazla kitap almamıza gerek kalmadan her hafta yeni hikayeler okuyabiliyoruz.
Bu hafta seçtiği kitaplar |
*Okulla ilgili takdir ettiğim diğer bir konu; Pazar günü malum Öğretmenler günüydü. Artık gördüğüm kadarıyla öğretmenlere hediye alma işi bizim zamanımızdaki gibi değil. Çok pahalı hediyelere kadar gidiyor. Anaokulunda bu zaten mümkün olmasa da minik bir hediye alsak mı diye düşünüp sonradan branş öğretmenlerine haksızlık olacağından vazgeçmiştim. Meğer zaten okulda bu tür şeyler yasakmış. Sevdim bu fikri.
*Kendim için yaptığım tek faaliyet kitap okumak. Hamdi Koç’un yazdığı “Çıplak ve Yalnız”ı okuyorum şu an. Geceleri hep elimde. Annem kızıyor hatta. Hem yorgunum diye şikayet ediyorsun hem de geç yatıyorsun diye. Elimden düşüremiyorum ki, çok sürükleyici. Bitirdiğimde mutlaka zaman bulup yazarım kitap hakkında.
Benden haberler böyle. Güzel günler, güneşli günler görmek dileğiyle…
HB
1 yorum:
Haticecim sen bu aralar gercekten cok az yazmaya basladın. merakla yeni yazılarını bekledigimi yazarak basliyim :)
okul cok degistiriyor degil mi miniklerimizi? resmen büyüdüler bu kadar sürede :)
Allah kavustursun Bahadır da yurtdısına gitmis. yardıma kim gelirse gelsin insan kocasının varlıgını arıyor. Can 2 haftalıgına gitti de benim dengem bozuldu resmen
bu aralar Selen hn pek guzel kokmuyor, bol bol içip kustuğu icin. o yuzden pek de birsey kacırmadın merak etme :) şaka bir yana, gunluk kosturmacalarimiz o kadar fazla ki seni cok iyi anliyorum. partiye gelmemezlik etmeyin ama :)
optum seni, Edayı :*
Yorum Gönder