Herkes sonbaharı severken ben bu mevsimi hiç sevmediğimi itiraf ediyorum. Birkaç sebebi var bunun.
Atlet giyme dönemi başlıyor sonbaharın gelişiyle. Bazı bayanlar kışın en soğuk zamanlarında bile asla atlet giymezler. Ankara’da çokça gördüm bu hatunlardan. Bense soğuk havalarda atletsiz çıkmışsam bilirim ki hastalık kapıdadır. Ah şu fazla hassas bünyem! Atlet giymekte ne var demeyin. Benim tercihim olan çıtçıtlı atletler bazılarına göre hiç rahat ve hoş değil. Düşük bel pantolonu hayatımdan çıkarmadığım sürece başka türlüsü daha rahatsız benim için. Yine de en güzeli incecik bir t-shirt giydiğimiz yaz günleri.
Hırka bir süre yazlık kıyafetlerle aynı dolabı paylaşıyor sonbaharda. O da ayrı dert. Sabah işe gelirken serin oluyor diye alıyorum. Tüm gün için işlevi sadece 20 dakika. Sabah üzerimde iyi de akşam eve elimde dönüyor. Gece dışarı çıkarken de “hırka mı alsam ceket gibi daha kalın bir şey mi? Dışarıda oturursak hırka yetmeyebilir.” gibi sorularla karşılaştığımız mevsimdir sonbahar. Yazın öyle mi hiç? Giydiğin belli, sıcaklık belli.
Şemsiye ve güneş gözlüğünün çantalarımızda birarada olduğu mevsimdir sonbahar. Öyle ki sabah yağmur yağarken öğlen günlük güneşlik olabilir hava. Hazırlıklı olayım diye yola çıkarsam en büyük çantalarımdan seçmeliyim. Bir şey olmaz diye umursamazsam da ıslanma ihtimalim fazla. Aslında aynı sorun ayakkabıda da var. Yağmur yağdı diye hemen çizme giyecek değilsinya. Mecburen yazdan geçiş aylarında yine babetlerle idare edeceksin. Şemsiye de koruyamaz ayaklarını. Islak ayakkabıyla tüm gün durduğumu hatırlıyorum birkaç sefer. Ahmak ıslatan yağmuru mu derlerdi ona?
Günlerin kısalmaya başladığı, havaların günden güne erken karardığı mevsimdir sonbahar. Yavaştan akşam aktivitelerinin eve taşındığının haberini verir. “Bütün yaz gezdin, balkondan içeri girmedin. Artık bu kadar sefa yeter, sizi biraz içeri alayım” demektedir açıkça. Güzel der de bütün yaz sokakta oynamaya ve gezmeye alışmış çocuklara nasıl söz geçirilebilir bu konuda da birazcık yardımcı olsa...
Tatil için 1 sene daha beklemek gerektiğini söyler sonbahar. Kış tatili planlarınız arasında yoksa tabii. Bizim hiçbir zaman olmaz da... Çalışma hayatı başlayınca bu etkisi biraz olsun hafifledi esasında. Öğrenciyken 3 ay tatilden sonra daha zor olurdu eylülün gelişi. Yaşasın artık her şey daha kolay!
Bu sıcaklık farklarıyla baş edemeyince eninde sonunda soğuk algınlığına yakalanırsın. Daha geçen hafta siftahı yaptım bile ben. Hadi biz yetişkinler neyse de üşüdüğünü ya da sıcak olduğunu anlamayan minikler için durum daha zor. Serin diye hırka giydirirsin, çocuk kıpır kıpır yerinde durmayan bir şey. Bizim gibi değil ki. Anında terliyor. Hasta olmaları çok kolay.
Yaz gibisi var mı! Ne kalın kalın yorganlar, ne kazaklar, ne çizmeler, kabanlar, ne kapkara akşamlar...Ben yaz çocuğuyum, sevmiyorum kışı da kışın gelişini haber veren baharı da. Sarı yapraklar ve güzel manzaralara rağmen...
HB
6 yorum:
Ben maalesef yaşım ilerledikçe yazdan soğuyorum.. burada 25 dereceyi bulunca sıcaklık bende kıvranma ve gölgeye kaçma isteği beliriyor mesela..
Soğuk memleketlere alıştın sen Deli Annem, o yüzdendir belki de.
Ben yazı ayrı seviyorum kışı ayrı. Bu yıl ki sıcaklardan dolayı kışı özledim bile. Ama eve tıkılma fikri aklıma gelince yaz bitmesin istiyorum
Bitmek üzere :( Haftasonu dışarı çıkardık Eda'yı. Parkta sürekli hareket halinde ama bir yandan da serin rüzgar esiyor. Kalın giydirsen dert, t-shirtle tutsan dert. O yüzden zor geliyor bu geçiş dönemleri bana.
evet ya kış geliyor.. hadi aralık'a kadar tamam da ocak şubat mart bence en kötüsü tam kış kıyamet. hele ankarada. ben güya hem ankara hem de kış çocuğuyum ama alışamadım gitti.
canım yaz cicim yaz :D
Ankara'nın kışı da kış hani. Kar yerden erimek bilmez. Eylülde okul başlarken giderdim, daha ekimde soğuklar başlamış olurdu.
Yorum Gönder