“Tatilinizi anlatan kısa bir yazı yazın çocuklar” formatından uzak kalabilmek umuduyla başlıyorum tatilimi anlatmaya. Yıllık iznimizi tek seferde kullansak ve tüm tatili aynı yerde geçirsek de tatilimiz iki ana bölüme ayrılıyor: Yazlıkta bizim olduğumuz günler ilk bölüm. Eda’nın kuzeninin yani abim ve Buket ablamların bize katıldığı günleri içeren ikinci bölüm. İlk kısımda Eda’nın yeni düzene alışması sürecini yaşadık daha çok. Babaanne ve dedesini çok özlemişti, herhangi bir uyum problemi yaşamadık ama ne de olsa yeni bir yerdeydi, ev farklı, gününü geçirdiği kişiler farklıydı. Sabahları denize gittik her gün. Öğleden sonra genelde rüzgar şiddetleniyor Gündoğan’da. O yüzden o saatleri evde geçirdik. Eda gündüzleri uyumadı birkaç gün. Bu gece uykularını da kötü etkiledi tabi. Uyutma çalışmalarım sırasında sinirler gerim gerim gerilse de neşesinin yerinde olduğunu gördükçe ben de ona uyum sağlamak zorunda kaldım. Günler sonra orada da düzenini kurduğunda kahvaltı-deniz-banyo-yemek-uyku rutinini kabullendi. Taa ki kuzen Kağan’ın gelişine kadar. Onu dört gözle bekliyordu aslında. Kağan abim gelsin hadi deyip bazen ağlıyordu bile. Ama geldikten sonra biraz kıskançlık krizine girdi. Benim Kağanla ilgilenmemi sevmedi, mızmızlık yaptı, yine uyumak istemedi, gibi gibi. Kağan da çok uyumlu bir çocuk olmasına ve Eda’yı sevmesine rağmen o da kıskanma çağında, 4 yaşında şu an. O da zaman zaman hırçınlık etti yaşının gereği olarak. Birkaç gün zorlandık itiraf etmeliyim. Gün içinde bakıyorsunuz kavga ediyorlar, sonra bakıyorsunuz birbirlerine sarılmışlar. Ne onunla ne onsuz hesabı. Bu da alışma evresini tamamladı nitekim ve artık tatilin bitimine 1-2 gün kala her şey yerine oturdu.
Ben bu süre içinde 2 çocuklu olmanın ne kadar zor olduğunu sorguladım durdum. Annesi farklı olduğu halde evin içinde 2 çocuk olması bile ne kadar yorucuydu. İkisinden de senin sorumlu olman daha da zor olmalıydı. Ya da tam tersi, şimdi ne söylesem de alınmasa diye düşünmek mi daha çok zorladı emin değilim. 2 çocuk arasındaki ideal yaş farkı 4 diye düşünürdüm. 4 yaşındaki yeğenimi görünce bu konuda da tedirgin oldum. 2 yaşındaki Eda da 4 yaşındaki Kağan da ve belki 7 yaşındaki X kişisi de kıskanma çağındaydı. Bu gerçeği kabul etmek gerek sanırım.
Deniz sevgisi
Eda tüm gün bıraksanız denizde duracak olan çocuklardan. Maşallah diyorum çünkü tam da böyle olsun istemiştim. Belki büyüdükçe ay ayağıma taş batıyor, ay su soğuk diye huysuzluk edecek ama şimdi oyun olarak gördüğünden olmalı hemen denize atlıyor. Denize koşa koşa girmece, kolluklarla yüzmece, taş atmaca, ipin üstünden geçmece gibi oyunlarımız vardı denizdeyken. Bu yıl deniz kenarında da daha iyi vakit geçirdi. Kumdan kaleler yapmasa da kum ve kürekleriyle bir süre oyalandı.
Eda’nın bir de abla sevgisi var. Kendisinden küçüklere dönüp bakmazken birkaç yaş büyük abla ya da abilerin peşinden ayrılmıyor. Dikkat çekmek için ne yapacağını şaşırıyor. Sahildeyken böyle bir abla denk geldiyse Eda ile oynayan Eda’dan mutlusu, bizden rahatı olamazdı.
Bebek de olsa mayo
Sahilden bahsetmişken; bu sene de deniz kenarında çıplak bebekler gördüm. Geçen yaz biz de birkaç dakika öyle gezmesine müsade ediyorduk ama bu yıl fikrim değişmiş olmalı ki tuhaf karşıladım. Özellikle bu şekilde gezen bir oğlan çocuğu Eda’nın yanında kumlarla oynarken çişini oracığa yaptıktan sonra. Çantamda halen bulunan Little swimmers mayolardan bir tane çıkarıp verecektim annesine de ayıp olurdu elbet. Hadi çiş yaptı ya daha kötüsü olursa ne yapacaklar acaba? Çıplaklığa hayır diyoruz bir kez daha.
Bir de denize çiş yaptırma meselesi var. Eminim çoğunluk “çişim geldi anne” diyen çocuğuna denize yapıver yavrucum diyordur. O yavrucuklar koca eşşek olunca da bu alışkanlığı devam ettirecekler bilmiyorum farkında mısınız. Bir şey olmaz diyorsanız siz bilirsiniz, böyle denizlere girmeye devam edeceğiz demektir. Ben şahsen halk plajında bulunan ve pek temiz sayılmayacak tuvaleti bile denize tercih ettim Eda’nın tuvaleti geldiğinde. Tuvalet eğitiminin sadece bezden kurtulmak olmadığını daha önce yazmıştım.
Bodrum geceleri
Yıkılıyor; Küba, Fink, her türlü mekan 11’den sonra tamamen dolu. Gittiğimizden değil, önünden geçerken gördüm :) Artık bizden geçmiş olmalı. Bir gece çıktık sadece Edasız. Onda da eve dönünce acısı çıktı. Gece uyumayıp sabah da 8’de ayağa dikilince kendimize zor geldik. Biz akşamları balkonda oturmaya devam edelim kararı aldık.
hamur açarken babaanneye yardımlar edildi. annede iş yok ama kız fena değil :) |
Gündoğan koyu |
annenin terliklerine sulanmaca |
dondurma olunca akan sular duruyor |
abi-abla avında |
deniz kenarına inince parka gitmek şart, biraz uzağa yapsalarmış şu parkı.. |
Eda uykuda,anne fırsattan yararlanmakta |
Daha çok iyisi, az da olsa sıkıntısıyla bu tatil de son buldu. Eda bu süre içinde değişti. Konuşmasını ilerletiyor. Hala bizden başkası anlamıyor çoğu kelimesini ama olsun bu halleri pek tatlı. Karardı ve o mayo iziyle minik totosu daha da yenilir hale geldi. Çok az da olsa saçları sarardı. Bu fiziksel değişikliklerin yanı sıra büyüdüğüne işaret eden değişimler var. Bizi uğurlarken annem yine aynı şeyi söyledi “kızım çocuk büyür gider, sen kendini üzme yemedi, uyumadı diye”. Demek ki Eda değişirken ben bu yıl da aynı kalmışım.
HB
2 yorum:
Tatilinizin güzel gecmesine sevindim. Bu yazıyı yazmış olmana da :)
Mayosuzluktan çiş olayına kadar katılıyorum.
Birde annenin sözüne takıldım. Çok doğru ama gel görki bende aynıyım :( Yesin, yemesi gerek derken ben zayıflıyorum galiba :)
Teşekkürler :) Annelerin bu sözü onların yaşayarak öğrendikleri bir şey. Zamanında kendileri de aynı şeyler için boş yere üzüldüklerini çok sonra öğrendiler. Biz de ne kadar da tembihlensek üzülmeye devam edip ileride boşa olduğunu anlayacağız. Kadınlar boşuna mı daha çabuk yıpranıyor..Bu hep böyle olmuştur.
Yorum Gönder