http-equiv='refresh'/>

20 Ekim 2015 Salı

El yıkama alışkanlığı

Herkes bana kızıyor, el yıkamayı abarttığım için. Ellerimin üstü yara oldu artık, haksız sayılmazlar belki. Sabahtan başlarsak; uyanınca, Aden’in altını aldıktan sonra, lensimi takarken, kahvaltıdan önce, gün içinde her lavaboya gidişimde, akşam eve girince, Aden’i emzirmeden önce, Eda’nın tuvaletini yaptırınca, Aden’in altını aldıktan sonra……liste böyle böyle doldurulabilir. Sabun kullanmadan yıka diyebilirsiniz ama benim psikolojik olarak içim rahat etmiyor o şekilde. Temizlenmemiş gibi geliyor. Örneğin yumurtaya dokunduysam o eller illa sabunlanacak.

Yazın Gündoğan’da kasaba gitmiştim. Etleri hazırladı, aynı ellerle poşetledi ve poşeti tuttuğu yer kanlı kanlı elime verdi paketi. Üstelik aynı adam para üstünü çevirdi. Düşünün o dokunduğumuz paralara kimler nasıl dokunuyor. O sebeple özellikle para konusunda fazla hassasım. Eda’nın elinde para gördüğümde hemen el yıkamaya koşuyoruz. Bayramlarda mendil içinde harçlık vermek ne güzel bir gelenekmiş. Şimdi çocukların eline sıkıştırıyorlar. Hatta Aden’in bile eline para verenler oldu. Minicik bebek ne anlayacaksa.

Fazla evhamlı olmak iyi değil biliyorum ama herkes asgari düzeyde hijyene dikkat etse o bile yeter. Bu video çocukların doğru bir el yıkama alışkanlığı kazanması için hazırlanmış ama benim izletmek istediğim çok sayıda yetişkin var çevremde :)


HB

9 Ekim 2015 Cuma

Philips Avent #sütsaatim Projesi

Bebeği memeden kesilmeden işe başlamak zorunda olmayan anneler çok şanslı. 6 ay ücretsiz izin hakkımız var ancak hem maddi anlamda bunu kullanamayanlar çok hem de müsaade etmeyen şirketler. Dolayısıyla anneler sütlü nuriye durumunda işe başlıyor. 1,5 saatlik süt izninde eve gidip gelmek mesafeden dolayı pek mümkün olmadığında da mecburen süt sağmak zorunda kalıyorlar. Tıpkı benim yaptığım gibi. Sıkıntılara gelince…

-Süt sağmanın kendisi başlı başına sıkıntılı bir iş. Sırt ağrısı, uzun süren süresi..vs ile gayet sıkıntılı hem de. Emzirmek nerde süt sağmak nerde. Bebeğinizin gözüne bakıyorsunuz emzirirken, yumoş tenine dokunuyorsunuz.

-Yer sıkıntısı bir diğer önemli sorun. Çalıştığım şirket çok büyük bir alana sahip ve benim bulunduğum ofise yakın bir emzirme odası yapıldı, o da çok yeni bir olay. Yapıldı yapılmasına ama oda kışın buz gibi oluyor. Anahtarı deseniz bir asistanda kalıyor ve önce gidip onu bulman, anahtarı alman gerekli. Benim için kullanılabilirlikten uzak kısaca. Toplantı odalarımız ise fanus gibi, sırf cam. Bazı bayanların tuvaleti kullandıklarını duydum. Yarım saat ayakta öyle bir ortamda durarak bebeğine süt götürüyorlar düşünsenize. Bense şimdi ofisin içinde bulunan arşiv odasında kapıyı kilitliyorum. Tozlu dosyaların arasında. Lavabosuz, peçetesiz, rahat bir sandalyesiz arşiv odasında. Sonra da ofisin içindeki herkesin zeytinini, peynirini koyduğu buzdolabına götürüyorum.



-Hijyen. En önemli konu. Ben evden getirdiğim havlu peçetelerle, buzdolabı poşetleriyle temizliğimi kendimce sağlamaya çalışıyorum. Ama az önce belirttim, nihayetinde bir arşiv odası. Ne kadar temiz olabilir hayal edin. Bir de mesela ben günde 2 kez süt sağmak istiyordum ancak pompayı nasıl sterilize edeceğimi bilemediğim için günde 1 kere yapmak zorunda kaldım. Bu da sütün azalması demek tabi ki.



Oysa zor değil 1 tane minicik bir oda, içinde bir koltuk, lavabo, minik bir buzdolabı temel gereksinimler. Philips Avent Türkiye #sütsaatim isimli çok güzel bir proje başlatmış. Görselde açıklanmış. Ben de şirketimin İnsan Kaynaklarına bu projeyi ilettim. Umarım ilgilenip irtibata geçerler. Bana yetişmeyecek elbette ama bizden sonraki annelere umarım konforlu, hijyenik ve kullanışlı emzirme odaları yapılır. Siz de çalıştığınız yerde bu konuyu yetersiz görüyorsanız bu projeyle bir adım atabilirsiniz.


HB

7 Ekim 2015 Çarşamba

Merhaba Ek Gıda

Ek gıdaya geçiş eskiden annelerin daha 1 aylık bebeğe sofradaki yemeklerin suyundan tattırılarak başlanan bir süreçmiş. Günümüzde ise doktorun talimatlarıyla hareket ediyor birçok anne. Bizim doktorumuz bu konuda çok rahat olduğu için ben de annelerimizin dönemine biraz daha yakın bir yaklaşımla başlattım Aden için bu süreci. Doktor, 4 aylıkken yediklerimizden tatırmamız gerektiğini söyledi. Tabi her zaman olduğu gibi her besinde 3 gün süre kuralı geçerli. Alerji riskinden dolayı bu kural. Birtakım besinler ise fazla alerjik olduğu için kesin olarak yasak: bal, bakla, balık ve süt. Doktorun 4.ayda yavaştan başlayın dediği aslında ek gıdanın tattırma aşamasıydı. Alışması için. Biz de öyle yaptık. Baharatsız bir çorba yaptıysak, mesela tarhana ben tuz atılmadan Aden’e çok az ayırıp tattırıyordum. Meyveleri aynı şekilde yalatmaya başladım. Ancak Aden 5.ayında el-ayak-ağız hastalığı olunca onu Bodrum’da bir doktora götürdük. Doktor 6 aydan önce kesinlikle ek gıdayı önermedi. Bağırsakları anca hazır hale geliyordu çünkü. Mama takviyesine de gerek görmedi kilo sınırın az altında olmasına rağmen. Takviye gerektiğinde katı gıdadan ziyade formül mamaları tercih ettiğini söyledi. Doktorun bebeğe yaklaşımını, tavırlarını, ilgisini çok beğenmiş olmalıyım ki hemen ikna oldum. Tattırmalar, birkaç kaşık vermeler rafa kalktı o yüzden bu tarihte. Zaten Aden de pek yutmayı beceremiyordu. Kedinin süt yalaması gibi yalanıp duruyordu ne versek. İlk 6 ay sadece anne sütü aldı yani kızım. 6.aya bir hafta kala annemle ortak kararımız sebze püreleriyle ek gıdaya başlamak oldu. Meyveyi ne olsa sevecek, sebzelerle başlayın diyor doktorlar. Yoğurt da başlangıç için iyi bir alternatif ama Aden çok gazlı bir bebek olduğundan ona biraz daha geç başladık. 1-2 hafta sadece günde tek öğün, o da doyacak kadar değil, sebze çorbası/meyve rendesi/tarhana verdik. Tarhana ek gıdada çok tercih edilesi bir besin. Hem içinde gaz yapan bir şey yok hem de çok besleyici.
6 ay kontrolümüzde doktor 2 öğün ek gıda vermemizi söyledi. Kahvaltıda her tadı ayrı ayrı verip sonra gerekiyorsa birleştirin dedi. Ayrıca demir ilacı vermemek için 3 kez çekilmiş kuzu kıymasını yemeklerine eklememizi istedi. 7.ay sonunda ciğer de menüye eklenecek.



Günlük beslenmemiz 6,5 ay itibarı ile şöyle:

Gece boyu ve sabah
anne sütü

Kahvaltı
İpek hanımın çiftliğinden aldığım bebek peyniri veya labne peynir
Yumurtanın sarısı (ilk birkaç gün dörtte biri ile başlayıp yavaş yavaş arttırılıyor)----(beyazı 1 yaşına kadar yasak)-----(yumurtayı mutlaka organik alıyorum)
Organik üzüm pekmezi
Kendi ellerimle yaptığım muzlu bebe bisküvisi ve bunu yumuşatmak için anne sütü
Tereyağ vermiyorum çünkü bebe bisküvisinin içinde bolca var.
Ceviz (bazı günler kahvaltısına un haline getirdiğimiz cevizi ekliyoruz)



Öğlen
Sebze püresi (kabak,havuç,patates,kıyma veya mevsimine göre diğer sebzeler örneğin semiz otu, ıspanak,kereviz….) ---------- (annem kurban bayramında kemik suyu hazırladı kavanozlara, ondan da yemeklerine ekliyor bazen) ---------- (yanında yoğurt veriyoruz, yoğurdu ayrı bir öğün olarak yedirmiyoruz)
Veya
Balık çorbası (mevsimine göre hamsi, sardalya veya somon)
Veya
Tarhana (Yüksel annemin yaptığı ev tarhanası)
Veya
Muhallebi (Makarna lütfen sitesinden organik pirinç unu aldım, suyla onu biraz pişirdikten sonra ılık anne sütü ilave ediyoruz)

Ara öğün
Şeftali, muz, armut, elma, üzüm, mevsim meyvelerinden biri (bu öğünü uyku ve açlık durumuna göre atlayabiliyoruz)

Akşam
Anne sütü

Şimdilik günlük düzenimiz böyle. Ben her gün süt sağıyorum. Annem ben işteyken 100 cc kadar biberonla içiriyor. Aslında 150 cc civarı içmesi gerekir ama 100-120 cc ile doyuyor bizim küçük mide. Çok iştahlı değil, biraz zorluyor yedirirken ama bakalım ilerleyen haftalarda ne olacak. Bu arada doktorumuz akşam siz yemek yerken ona da verin mutlaka alışsın her tada dedi. Yemekleri az tuzlu yaparsak gönül rahatlığıyla verebilirmişiz. İlk yıl tuz ve şeker yasak ancak özellikle ona yaptığımız yemeklere tuz eklemezken kendi yediklerimizden bu şartla verebiliriz. Meyveleri kendi yemesi için file aldım ama onunla sinir yapıp ağlıyor nedense. İstediği kadar çok gelmediği için mi tam beceremediği için mi bilmiyorum.

HB



1 Ekim 2015 Perşembe

Döndüm ben

Döndüm. Hem bloga hem de işe. Evde işe göre daha zamansızım tabi, o nedenle hiç yazı için vakit ayıramadım. Özetle hamilelikten sonraki 6 ayımı yazayım.
İlk 2 ay kolik sancılarıyla geçti. Uyku düzeni fena değildi ama gece 3-4 ten sonra sancılar başladığı için o saatten sonra çoğu zaman uyanıktım. Haziranda okulların kapanmasıyla birlikte 1 gün bile beklemeden annemlerin yanına Bodrum’a gittik. İyi ki de öyle yapmışız, evde 2 çocukla zaman nasıl geçerdi bilmiyorum. Biri ufak, temel ihtiyaçlarını karşılayıp büyüğüyle ilgileneyim de diyemiyorsun çünkü bacaktan minik boyuyla o da tam bir ilgi canavarı. Hele Bodrum’da kalabalığa öyle bir alıştı ki ne uyurken ne de uyanıkken hiç yalnız kalmak istemiyor. Öyle olunca bakan kişi kitleniyor. Yemek yiyecek zaman bulamıyorsun. Yeni yeni oturmaya başladı da onu da yanına alıp eline bir ekmek tutuşturup işini görebiliyorsun anca.

Uykuları daha Bodrum’da iken bozulmaya başlamıştı. Gece 3’e kadar sadece emmek için uyandığı günleri arar olmuştum. Kolik bitse bile gaz problemi bitmedi. Bağırsakları çok hassas. Şu sıra da ek gıda geçişinden dolayı öyle. Tatilin son haftası yüksek ateş kaldırdı ve doktora götürdüğümüzde muayenede hiçbir teşhis konulamadı. İdrar ve gaita testleri de yapılmasına rağmen bulunamadı ateşin sebebi. Derken 4.gün vücutta çıkan döküntülerden sonra tekrar doktora gittik ve el ağız ayak hastalığı olduğunu öğrendik. İsmini ilk kez duyduğum bir virüs kızımı bulmuştu. Nasıl, hiçbir fikrim yok.
Bodrum dönüşü birkaç günün ardından bu sefer de kendi anneme taşındım. Ohhh sen de iyisin demeyin, gerçekten 2 çocukla evde kalsaydım muhtemelen açlıktan sütüm filan biterdi. Haftasonu ev, haftaiçi annem derken iznim bitti ve 28 eylülde, yani bu haftabaşı işe başladım. Çok zor oldu. Her dakika birlikteydik 6 ay boyunca, tabi öncesindeki 9 ayı da saymak lazım. Anneme bıraktığım için aklım rahat ama kalbim özlem dolu şekilde çalışıyorum şimdi. Aden de dedim ya kalabalığa alıştı, beni ve ablasını arıyormuş. Hele ki abla okuldan dönünce yüzünü görmelisiniz, ağzı kulaklarında. Maşallah onlara, hep iyi anlaşırlar umarım.



Eda’nın kıskançlığını soranlar oluyor. Eda kıskanıyor, epeyce hem de. Ama çok şükür kardeşine zarar vermeyi düşünecek boyutta değil. Sadece biraz haşin ve sert seviyor, sıkıştırıyor biraz. Ve de bazen bebekleşiyor kendi. Mesela geçen gün mama sandalyesinde yemeğini yedi, sonra yürüteçe bindi.. Bu seviyede olması normal sanırım. Daha ilk günlerde Aden’i emzirirken şakayla karışık o da istedi ve ben gerçekten mi dediğimde evet yanıtını aldım. Tadının kötü olduğunu, inek sütünün çok daha güzel olduğunu ama kardeşine alerji yapacağı için veremediğimizi anlattım. Buna rağmen isteyince de sağıp çok az tattırdım. Sonuçta merakı giderildi ve tekrar istemedi.

Aden’de beni en çok zorlayan konu yine uyku. Heralde 3.çocuğu yapsam hiç uyumayan bir şey ortaya çıkacak. Gece yarım saatte bir uyanıp ancak ve ancak meme ile uyuduğu zamanlar oluyor. Emzik emmesine rağmen istemiyor. O uyku sersemi haliyle nasıl da emziği istemeyip anne kokusu eşliğinde meme istiyor fikrim yok. Gündüz uyuturken de bazen emzik verdiğim anda ağlamaya başlıyor uyutulacağını anladığı için. Hani rutin oluşturun, emzik/uyku arkadaşı verince uyuyacağını anlasın diyorlar ya, çocuk zaten anlıyor uyuyacağını ama uyumak istemiyor sıkıntı orda.

Bizim evde durumlar böyle. İki çocukla sıfır sosyal hayat. Bir süre değişmez bu durum. Önümüz de kış zaten. En büyük dileğim kışı sağlıklı bir şekilde geçirmek. Aden daha yürüyecek (emeklemeyeceğinden eminim çünkü asla ve asla yüzüstü yatmıyor), konuşacak inşallah.. Güzel heyecanlar var ve iyi ki ikinci çocuğu yapmışım diyorum. Adenim olmadan n’aparmışım. Allah isteyen herkese bu duyguları yaşatsın ve kimseye evlat acısı göstermesin.

Son olarak bir haber, ağırlıklı olarak kızlardan kalan temiz/yeni bazen de sıfır eşyaları sattığım bir instagram hesabı var. https://instagram.com/sade_esyalar Çevremde ihtiyacı olanlara zaten giysi türü şeyleri dağıtıyorum ama bazen ihtiyaç sahibini bulmak zor oluyor. Örneğin Aden ve Eda’nın hiç sevip kullanmadığı dönenceyi sattım buradan. İhtiyaç sahipleri ile fazlalıkları buluşturmuş oluyorum. Başka evlerde hayat bulmaları güzel. Garagesale akımı başladı zaten resmen instagramda. Yepyeni küçülenler tamam da lekeli, solmuş giysileri satışa sunmak ya da mayo gibi şeyleri ikinci el satmak bana çok çok tuhaf geliyor. Hele bir de kullanılmış ojelerini satan da gördüm ya artık daha üstüne laf söylenmez herhalde.

Beni merak edenler olduysa durumlar böyle işte. Artık bir süre gezi,kitap,film yazıları askıda, bebek yazıları gündemde olacak. Hayatımız bu :)

HB



Popüler Yayınlar

Recent News