http-equiv='refresh'/>

25 Ekim 2013 Cuma

Makyajın Bile Sırları Var

Cumartesi, Eda kız anneannesini 10 gün boyunca görmemiş olmanın özlemiyle bizi satıp Korupark teklifimizi geri çevirdi ve annemle evde kaldı. Bizim için ne ala, başbaşa gezmek, oyuncakçıların önünden kaçarcasına geçmek zorunda olmamak bizim için de uygundu.
Evden apar topar çıktığım için hiç makyaj yapmamışım yüzüme. Bahadır efendi pek bakımsız buldu beni… İnsan bir süslenir, makyaj yapar diyerek. Ben de hiç dert etme sen, zaten makyaj temizleyici almam lazım. Onu alırken ben, o ürünü deneyeyim, aa bu ruj nasılmış bir bakayım derken derken makyajlı hale gelirim üzülme dedim. Hakkaten de öyle oldu. Temizleyici alacakken pudramın da azaldığı aklıma geldi. Yüzüme sürdükleri pudranın ardından gerisi geldi. Meğer ne çok detay varmış. Göz çevresine kullanılan şey (concealer) farklıymış. Sonra en önemlisi makyajdan önce mutlaka yüzü temizleyip nemlendirmek gerekirmiş. Aslında bunu biliyordum ama pek işime gelmiyordu sabah sabah onunla uğraşmak. Ama öyle olunca da pudra yüzde güzel durmuyor tabi. Meğer güzel bir makyajın sırrı buymuş. Nemlendirici de sepetimize girdi haliyle. O da lazım, bunsuz makyaj hiç olmaz derken bir bakmışız dünya kadar para etmiş aldıklarım. Ama ne oldu makyaj yaptırdım orda! Çok kurnaz bu kozmetik satıcıları. Ama ben de aşağı kalır mıyım hediye bir çanta ve birkaç tester ile intikamımı biraz olsun almış oldum.



Nemlendirici önemliymiş, yumuş yumoş yapıyor cildi. Benim gibi ihmalkarlar dışındaki herkes biliyordur bunu. Kozmetik kısmı tamam ama asıl önemli konuyu halletmem gerek artık benim; su içme.
Haydi yazıyı okuyan herkesi bir yudum su içmeye davet ediyorum.

23 Ekim 2013 Çarşamba

Rüzgargülü ve mandalina oyuncak olursa


Evet nesne, eşya, meyve, (isim-şehir oyunu gibi oldu) her türlü şeyden kendilerine oyuncak yapma kabiliyetine sahip çocuklar. Mesela masanın üzerinde duran mandalinaya rüzgar gülünün sapını batırmak suretiyle kendine eğlence yaratmış. Bilinçli anneleriz ya biz de çocuğun yaratıcılığını öldürme tehlikesi olan hiçbir şeye yanaşmayız. O yüzden ses etmedim, ne güzel olmuş diyerek fotoğraflarını çekmekten başka.






Ama sonra iş yemeye gelince mandalin aynı ilgiyi çekmedi Eda üzerinde. Yediği sadece 1 dilim!



3 Ekim 2013 Perşembe

Mevsim Şokları

Çok şükür keyfim yerinde. Bahadır İtalya’dan döndü, yalnız hayat, annem-ev arasındaki göçebe hayat bir süreliğine askıya alındı. Şükürle başladım yazıya ama şu günlerde minik bir kavgam var, o da mevsimle. Bu zamanları sevmiyorum. Allah sıralamayı öyle güzel yapmış ki yazdan sonra direkt kış yaşatmamış bize, alışalım diye araya sonbaharı eklemiş. Yumuşak bir geçiş olsun istemiş belki. Ama biz bu kışın süresini mi hesap edememişiz, sonbaharı daha uzun mu zannetmişiz bilmiyorum dünkü soğuk bizi şaşırttı. Hele ki hava durumunun uyarılarını kulak ardı edip bir gün öncenin sıcaklığına göre giyinen benim gibileri şaşırtmakla kalmayıp biraz dondurdu. Dün sabah alarmı yanlış ayarlayıp sabahın beşinde kalktığımızı sandık. Onun şokuyla mı artık bilmiyorum yağmurlu havaya rağmen “yok canııım daha eylül yeni bitti, ne kadar serinlemiş olabilir ki” diye şuursuz bir tahmin yürütüp t-shirt üstüne ceket giyip çıktım evden. T-shirtü de özenle seçmişim adeta, evdeki en ince kumaşlı penye olma özelliğine sahip. Ceketimin de düğmesi kopmuştu, ihmallerden ihmal beğen. Onun da önü kapanmıyor. İşe gelene kadar don-dum! Akşam da keza öyle, anneme gittiğimde neredeyse kaloriferleri açtıracaktım. İçim üşüdü. Anneme aldığım ve onda kaldığım süre boyunca sahiplendiğim patikleri yine ayağıma geçirdim. Ben patiğe bir süre önce geçiş yaptım, kızım ise hala çorapları çıkarıp parmak arası giyme derdinde.


Dünden dersimi almış halde bu sabahki karanlığı görür görmez gözümün önünde giyeceklerim belirdi: triko bir kazak, kısa bot, trençkot. Bugün ne giysem diye düşünmeme de gerek kalmamıştı. Eda ise yine benim tersime trençkotunu giymek istemeyip bu yağmurda kapşonsuz bir hırka geçirdi üstüne. Önden babasıyla çıktığı zamanlarda olaylar tamamen benim kontrolüm dışında gerçekleşiyor. Bu durumda babanın ikna kabiliyetine düşük not vermem uygun sanırım.

Ofise geldim, üstümdekini askıya asarken bir baktım ki geçen kıştan önü fermuarlı, ceketvari kısa ve ince bir montum orada duruyor. Tercümesi; dün boşu boşuna üşümüşüm.
Cumadan sonra hava yine ısınacakmış. Artık tamamen kış gelse de ,mont mu giyeceğiz çizme mi, adam akıllı ne giyeceğimizi bilsek.

HB

Popüler Yayınlar

Recent News